Mehmet Göncü
18 Temmuz 2012
Uygarlıkların beşiği konumunda olan tarihi Mezopotamya’nın su kaynaklarını incelediğimizde, bu coğrafyaya hayat veren su kaynaklarının büyük bir bülümünün güzel yurdumuz Türkiye’den çıktığını öğrenmiş oluruz. İsterseniz konuyu çok özet bir şekilde kaleme alalım.
Bilindiği gibi; sınır aşan sularımızdan olan Dicle ve Fırat nehirlerinin ülkemizdeki havzaları 185 bin metrekare alanı kapsamaktadır. Mezopotamya’ya hayat veren Fırat’ın ortalama su potansiyelinin beşte dördünden fazlası (31,5 milyar metreküp/yıl) Dicle’nin ise üçte biri kadarı (21.8 milyar metreküp/yıl) su Türkiye’den kaynaklanmaktadır.
GAP projesi ile ülkemize kazandırılan barajların toplam faydalı hacmi 80-90 milyar metreküp dolayındadır ki, bu yıllık yağışların iki katıdır. Ilısu gibi diğer barajlar da tamamlandığında, su tutma faydalı hacim oranı tabii olarak artacaktır.
Komşu ülkelerde buharlaşma fazla olduğundan su tutma hacimleri azdır. Örneğin Suriye, Fırat üzerindeki barajların da 15 milyar metreküp/yıl, Irak ise Dicle üzerindeki barajlarında 20 milyar metreküp/yıl civarında su ancak tutabilmektedir. Üstelik bu suların da gerçekleştirilmesinden sonra Türkiye’den kaynaklanan suların ortalama koşullarda Fırat’ın yüzde 45’i, Dicle’nin de yüzde 65’i komşu ülkelere akacaktır.
Bütün canlılar; yaşam için havadan sonra en çok suya muhtaçtır. Yazımızın başlık konusu itibariyle Mezopotamya coğrafyasında yaşayan insan kardeşlerimiz de bilmelidir ki; su petrolden çok çok daha kıymetlidir. Ulu yaratıcının bütün canlı âleme armağan ettiği hayat kaynağı olan suyu kirletmeden, tasarruflu bir şekilde kullanmak ve onun kıymetini bilmekse biz düşünen canlılar olan insanoğlunun uygarlık anlayışıyla doğru orantılıdır. Asla unutulmamalıdır ki, güneş sistemimize bağlı gezegenlerin içinde yalnız yaşadığımız ve adına dünya dediğimiz bu mavi gezegenimizde su vardır.
Sevgili okuyucularım, bu manada yıllar önce Fırat’la ilgili yazdığımız bir şiiri siz okuyucularımın kıymetli yorumlarına arz ediyorum;
AZİZ FIRAT
Dumludağ’da Karasu,
Aladağ’da Muratsın
Munzur’da, Ovacık’ta
Cennet burası dersin.
Keban, Karakaya,
Yüce ATA olursun.
Belkıs, Sultan, Karkamış
Derken, yad ellere akarsın.
Ülkeme ışık, ovalara bereket sundun.
Aş oldun, iş oldun. Mahzun gönüllere aşk oldun.
Dilim lal olsun sana hainsin, zalimsin dersem.
Bilirim, sen masumsun. Çok canlar yaksan bile.
Güzel yurdumdan taşıdın Babil’in asma bahçelerini.
Ey Ulu nehir, sen evrenin yüce mimarının en güzel eserlerinden birisin.
Dünya döndükçe, güneş doğdukça, suyun bol aksın.
Aziz Fırat.. Aziz Fırat…
Mehmet Göncü/1996
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…