Mehmet Göncü
12 Temmuz 2012
Yıllar önce bu ilginç olayı rahmetli amcam Hacı Bakır Göncü’den dinlemiştim.
Bu yaşanmış öyküyü amcamın anlatımıyla sizlere aktarmak istiyorum:
“Çocukluk yıllarımdı. Harran’da yaşayan ortaklarımız ve akrabalarımız vardı. Bir gün ailece Harran’daki akrabalarımızın evine misafirliğe gittik. Ben akranım olan çocuklarla oynamaya başladım. Bir ara köylü kadınların iki büyük kazana toprak ve su doldurup, kaynatmaya başladıklarını gördüm. Bu davranışın nedenini merak ettim ve kadınlara sordum.
Onlar da “Yarın öğrenirsin” dediler.
Gerçekten ertesi gün kadınların niçin kazanda toprak kaynattıklarının sırrını öğrendim. Meğer evin hanımı tuz elde etmek için kazanlarda toprak kaynatıyormuş.
Gözlerimle gördüm. Kaynamış toprağın üzerinde ince bir tabaka tuz oluşmuştu.
Bu tuzu evin kadınları kaşıklarla çok itinalı bir şekilde ellerindeki bez keselere yemeklerde kullanmak üzere dolduruyorlardı.”
Kıymetli okuyucularım, rahmetli amcam 1890 doğumluydu. Çocukken bu olaya şahit olmuş. Demek ki bu yaşanmış öykü günümüzden en az 115 yıl önce meydana gelmiş.
Ben bu öyküyü yıllar önce TEMA Vakfı Kurucusu Sayın Hayrettin Karaca’ya anlatmıştım. O da topraklarımızın tuzlanmaya bağlı olarak çoraklaşmasını önlemek için salma sulamadan vazgeçip, yağmurlama veya damla sulamaya geçmek gerektiğini belirtmişti. Aslında Harran Ovasındaki toprakların Jeolojik yapısında tuz oranı fazladır. Denemek isteyen çiftçi kardeşlerimiz bu gerçeği kazanda toprak kaynatarak kendileri de gözleriyle görebilirler. Özetle; gelecek nesillere çoraklaşmamış verimli ve mümbit topraklar bırakmak istiyorsak, bu konudaki görevli tüm kuruluşlar el ele vererek çiftçi kardeşlerimize her türlü desteği sağlamak suretiyle topraklarımızı çoraklaşmadan kurtarabiliriz.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…