İbrahim Halil Okuyan
11 Temmuz 2012
Paradoks, görünüşte doğru olan bir ifade veya ifadeler topluluğunun bir çelişki yaratması veya sezgiye karşı bir sonuç yaratmasıdır. Çoğunlukla, çelişkili gözüken sonuç veya sonuçların aslında çelişkili tarafları vardır.
Kendi içinde çelişen veya tam tersi şekilde sonuç olarak doğru olan fakat absürd veya çelişkili gözüken bir ifadeye de paradoks denmektedir.
Kökleşmiş inanışlara aykırı olarak ileri sürülen düşünce olarak da tanımlanabilir.
Ülkemizin de bulunduğu Coğrafyada kan ve gözyaşı devamlı akmaktadır.
Bir türlü istikrar sağlanamamaktadır.
Ben bunları tamamen Ortadoğu yer alan petrol rezervlerinin kontrolü için yapılmakta olduğuna inanıyorum.
İsrail halkının da esasında küresel güç tarafından bu amaçla kullanıldığına inanıyorum.
Bu konuda görünen olayların ardındaki hesabı tam olarak anlamak oldukça güç.
Bu konuda yazılan yazılar ipucu olabilmektedir.
Arap Baharı adı altında başlatılan olaylar sonunda Türkiye’nin durumu ne olacak?
Bu sorunun cevabını bulmakta zamanla mümkün olacak.
Aşağıdaki yazı bana ilginç geldi.
O sebeple paylaşmak istedim.
LE MONDE Türkiye Muhabiri “Guillaume Perrier” yazmış…
“Türkiye,
Son ve büyük bir hesaplaşmaya doğru gidiyor.
Bu ülke korkulduğu gibi,
Irka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı.
Daha korkunç ve daha temel bir bölünmeye gidiyor.
Cumhuriyet boyunca süren “KÜLTÜREL BÖLÜNME“.
Bu artık iyice keskinleşti.
Şimdi bir yanda,
Ayakkabılarını sokak kapısı önünde çıkaran,
Kadınları başı örtülü,
Erkekleri sokağa pijamayla da çıkabilen,
Erkek çocukları kahveye giden,
Kız çocukları tam bir baskı altında yasayan,
Türkü ile arabesk arası bir müzikten hoşlanan,
Futbol izleyen,
Belki de hiç kitap okumamış,
Hiç dans etmemiş,
Hiç kari koca birlikte yemeğe gitmemiş,
Hiç tiyatro seyretmemiş,
İyi eğitim alamamış,
Dini inançları kuvvetli,
Kalabalık,
Bir kitle var.
Diğer yanda ise,
Kız lisesi-Kolej yelpazesinde eğitim görmüş,
En azından bir düğün salonunda ya da kolej partisinde dans etmiş, sinemaya giden,
Çok fazla olmasa da kitap okuyan,
Müzik zevki pop şarkılarla,
Klasik müzik arasında dolaşan,
Evi nispeten daha zevkli döşenmiş,
Kızlarının flörtüne göz yuman,
Kadınları modern görünümlü,
Şarabin kalitesinden pek anlamasa da,
Kadın erkek bir arada içki içebilen,
Gazetelere bakan,
Magazin haberlerini izleyen,
Kendini birinci gruba kıyasla çok gelişmiş hisseden,
Entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da,
Bati standartlarına yakın bir grup var.
Bu iki grubun yasam tarzı birbirinden kopuk.
Onları,
Batı’daki sınıflar arasında ortak zevk alanları yaratan,
Müzik,
Resim,
Heykel tiyatro ve sanat gibi,
Birleştirici kültürel zeminler yok.
Hayatları,
Zevkleri,
İnanışları birbirinden çok farklı.
Hatta birbirine “DÜŞMANCA”.
Birinci grup Cumhuriyet boyunca horlanmış,
Aşağılanmış,
İtilip kakılmış.
Simdi bu grup siyasal olarak örgütlendi.
Kalabalıklar.
Ve her seçimi kazanacak siyasi bir güçleri var artık.
İkinci grup ise azınlıkta.
Ve artık bir daha secim kazanma ihtimalleri yok.
Bu noktada da tarihi bir “PARADOKS” ortaya çıkıyor.
Daha Batılı olan “İKİNCİ GRUP“,
Batı’nın siyasi değerlerini kabul ederse,
Bir daha asla iktidarı ele geçiremeyeceğini bildiği için,
Git gide Batı’ya ve Batı’nın demokratik değerlerine DÜŞMAN oluyor.
Yaşam tarzı olarak Batı’ya DÜŞMAN olan birinci kesim ise,
İktidarı ancak Batı’nın kriterlerini kabul ederek ele geçirebileceğini bildiği için,
Batı’yla ilişkileri geliştirmek ve demokrasiyi kabullenmek istiyor.
Bu kültürel parçalanmada “ORDU” önemli bir role sahip.
Eğer,
Birinci grubu desteklerse ve Batı’nın Demokrasisi burada kabul görürse,
Ordu da iktidarını kaybedecek.
Aslında birinci grubun çocuklarından oluşan “ORDU”,
Kendi iktidarını sürdürebilmek için,
Kendisine benzemeyen ikinci grupla “İŞBİRLİĞİ” yapıyor.
Bir anlamda kendi köklerine “İHANET” ediyor.
Bu iki grup,
Siyasi iktidar için son kez çarpışmak üzere hareketlenmiş gözüküyorlar.
Birinci grup ekonomik olarak da “GÜÇLÜ” artık,
Anadolu’da üretim yapıyor,
Malını dış dünyaya satıyor.
Para kazanıyor.
Siyasi örgütünü destekliyor.”
…..
Devam edecek….
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
10.Temmuz.2012 Şanlıurfa