Mehmet Göncü
11 Nisan 2012
Bildiğiniz gibi 1914 yılında Alman İmparatoru İkinci Vilhem’in, Osmanlı Devleti Başkomutan Vekili olan Enver Paşayı ikna etmesi ve armadasına Türk bayrağı çekmiş iki Alman savaş gemisinin, Çarlık Rusya’ya ait Sivastopol kentini bombalaması sonucu istemiye istemiye Birinci Dünya Savaşına katıldık.
Bu Cihan harbinde yedi cephede savaştık. Genel manada yenilmedik ama insan ve ekonomik zayiatımız çok büyük oldu.
Nihayet 1918 yılında müttefiklerimiz yenildiği için biz de mağlup olmuş sayıldık. Bu nedenle; 30 Ekim 1918 tarihinde, itilaf devletleri ile Mondoros Ateşkes Anlaşması imzalamak zorunda kaldık. Bu anlaşmaların yedinci maddesi, galip devletlere dolaylı ve yoruma açık bir hak tanıyordu.
Bu maddenin vahametini gören Osmanlı Türk aydınları, Osmanlı topraklarının çeşitli bahaneler ileri sürülerek itilaf devletlerince işgal edileceğini tahmin ediyorlardı.
Bu nedenle; vatansever aydınlar ve halk, mütarekenin hemen ardından ülkenin birçok yerinde Müdafa-yi hukuk cemiyetleri kurdular.
Bu kahraman aydınların başında Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları öncü ve önder oldular. Bu manada; cemiyet kuran ilk illerden biri de Urfa’dır, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondoros’ta itilaf devletleri ile ateşkes imzalandığı günlerde Urfa Mutasarrıfı Nusret beydir.
Bilindiği gibi; Nusret bey, 14 Haziran 1917 tarihinde, Mustafa Kemal paşanın önerisi üzerine Bayburt’tan Urfa’ya Mutasarrıf olarak atanmıştı.
Mustafa Kemal Paşa hazretleri ile Mutasarrıf Nusret beyin aydınlık yüzleri ve yurtseverlikleri bu iki kahraman zatın birbirlerine itimat, teveccüh etmelerine neden olmuştur.
Nitekim; Nusret bey mütarekeden hemen sonra Atatürk’ün talimatı ile Urfa’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kurulmasını sağlamış ve olası işgale karşı Kuva-i Milliye hareketinin altyapısını Urfa aydınları ve yurtseverleri ile birlikte hazırlamıştı.
Urfa 24 Mart 1919 tarihinde İngilizler tarafından işgal edildiğinde Nusret bey ve Urfalılar direnişin alt yapısı için hazırlık içerisindeydiler.
Demem o ki, Mustafa Kemal paşa ve dava arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’da Samsun’da yaktıkları Kurtuluş meşalesinin ışığında Urfa da, kendi kurtuluşunu gerçekleştirmiştir.
Urfa’nın Düşman İşgali ve Kurtuluşunun kronolojik tarihi sıralaması kısaca şöyledir:
24 Mart 1919 tarihinde İngilizler Urfa’yı işgal ettiler. Urfa’ya geçici olarak geldikleri imajı ile halkın tepkisini azaltmaya çalıştılar. Bu işgal, 7 ay 6 gün sürdü. Sonra, 30 Ekim 1919 tarihinde Fransızlar Urfa’yı işgal ettiler.
Fransızlar İngilizlerin aksine, şehirde kalıcı olduklarını ispat için, mevcut idarenin işlerine karışmaya başladılar. Cezaevindeki Ermenileri serbest bıraktılar. Postahaneyi işgal ettiler. Şehrin giriş çıkışlarını kontrol altına aldılar. Resmi dairelere Fransız bayrağı çektiler, daha birçok şımarık ve çirkin hareketlere tevessül ettiler.
Bu durum halkın galeyanına mucip oldu. Protestolar başladı ve hemen Mustafa Kemal Paşanın lideri olduğu heyeti temsileyeye telgraflar çektiler.
Bu manada; Mustafa Kemal Paşa’nın Urfa kurtuluşundaki yönlendirici emir ve talimatları çok önemlidir. Bu yönlendirme ve çok boyutlu yardımlarla, Urfa’nın kahraman halkı kurtuluş destanını gerçekleştirmişlerdir.
Bu nedenle; Urfalıların büyük öndere sonsuz minnet ve şükran borcu vardır.
Urfa’nın kurtuluşu 7-8-9 Şubat tarihlerinde halk hareketi ile başladı. 11 Nisan 1920 tarihinde de nihai bir zaferle sonuçlandı.
İşgal sırasında en yoğun çatışmalar; Fransızların karargahı olan Mahmut Nedim Konağı çevresi, sarı mağara, şebeke, Külaplı tepesi, Karalökün bağı ve Bediüzzaman karakolunda yaşanmıştır.
Yara aldığı için gazi olan rahmetli amcam Hacı Bakır Göncü de bu savaşlara katılmıştı. Belediye Reisi Büyük Hacı Mustafa Hacıkamiloğlu tarafından görevlendirildiğini, emrine de 100 milis verildiğini bizzat kendisinden dinlemiştim. Tecrübeli bir asker ve Çavuş rütbesinde olan amcam hem Balkanlarda, hem de Çanakkale’de savaşmış, mavzer kurşunu ile yaralandığından dolayı da gazi olmuştur.
Cenabı Allah (cc) Aziz Vatanımızı ve güzel Urfamızı bir daha düşman işgaline maruz bırakmasın.
Bu vesile ile Urfa’nın kurtuluşunu planlayan ve eyleme geçiren kahraman on ikileri, canlarını vatanları için seve seve feda eden aziz şehitlerimizi ve şimdi hemen hemen tamamı ebedi hayata intikal etmiş olan kahraman gazilerimizi bir kere daha minnet ve şükranla anıyor, tümünün yerinin cennet olmasını cenabı haktan niyaz ediyorum.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.