İbrahim Halil Okuyan
25 Ekim 2011
“Gerçekten sizin Rabbiniz,
Altı günde gökleri ve yeri yaratan,
Sonra arşa istiva eden Allah’tır…”
Araf Suresi, 54
Dünyanın yaradılışı bilimsel olarak bakıldığında milyonlarca yıl sürer deniyor
Ama kuranda 6 günde yaratıldığı yazıyor
Bunun hikmeti nedir?
Kuran ile modern bilim arasındaki uyumun bir örneği,
Evrenin yaşı konusudur:
Kozmologlar evrenin yaşını 16-17 milyar yıl olarak hesaplamışlardır
İlk bakışta farklı gibi görünen bu zaman dilimleri arasında aslında çok şaşırtıcı bir uyum vardır
Gerçekte, evrenin yaşı ile ilgili elimizde bulunan bu iki rakamın her ikisi de doğrudur
Yani evren,
Kuran’da bildirildiği gibi 6 günde yaratılmıştır ve bu süre bizim zamanı algıladığımız şekliyle 16-17 milyar yıla karşılık gelmektedir
Dünyamızın ise tahminen 5,5 milyar yıllık olduğu varsayılan yaşlı bir gezegen.
Bugüne kadar saptanabilen en yaşlı kayaçlar Grönland’ın batısında bulunmuştur ve 4,1 milyar yaşındadır.
Dünya’nın yaşı bundan daha fazladır.
Alman Jeofizik Uzmanı Alfred Wegener’in ,
İlk defa 1915 yılında yayınladığı bir makalede belirttiği gibi Yeryüzündeki kara parçaları 500 milyon yıl kadar evvel birbirlerine yapışık olarak,
Pangea ismi ile Güney Kutbu’nda bulunuyordu.
Aşağı yukarı 540 milyon yıl öncesinden bu yana,
Yerkabuğunun geçirdiği evreler sonucu bu günkü şeklini almıştır.
Ve değişim hala devam etmektedir.
Dünya, yer kabuğu adı verilen bir tabakayla örtülmüştür.
Bu tabaka,
Dünyanın büyüklüğüyle kıyaslanırsa,
Oldukça ince sayılır.
Yer kabuğunun altında,
Hayalimizin yetersiz kalacağı bir sıcaklıkta kaynayan,
Muazzam maden kitleleri vardır.
Bu ergimiş kitlelerin hareketleri,
Yer kabuğunu sarsarak,
Depremlere sebep olurlar.
Genellikle volkanik etkinliğe bağlanan depremler,
Yer kabuğunun üst tabakalarını olduğu kadar,
Derindeki tabakaları da etkileyen büyük sıcaklık farkı hareketlerinin belirtileridir.
Bu etkinlik, çatlamalara ve sivrilmelere sebep olur.
Böylece, dağlar ve deniz çukurları oluşurlar.
Yerkabuğunu oluşturan okyanus ve katı parçaları (ki bunlara “levha” diyoruz),
Bir gölün üzerine serpiştirilmiş sallar gibi birbirlerine çarparlar,
Birbirlerinin altına girerler veya birbirlerine sürtünüp,
Sıyırarak hareket ederler.
Hareket hızları, yılda
Arabistan levhası kuzey-kuzeydoğu doğrultusunda yılda
Anadolu levhasını devamlı sıkıştırmaktadır..
Türkiye’de meydana gelen depremlerin esas nedeni de,
Arabistan levhasının bilinen bu hareketidir.
Deprem, (Yer Sarsıntısı, Zelzele ) yer kabuğunda beklenmedik bir anda ortaya çıkan enerji sonucunda meydana gelen sismik dalgalar ve bu dalgaların yeryüzünü sarsması olayıdır.
Depremler önceden tahmin edilebilir mi?
Sorusu birçok kişi tarafından bilim adamlarına yöneltilmektedir.
Bu sorunun katı bir bilimsel değerlendirme içindeki yanıtı “Hayır” dır.
Sismik aktivite ile kastedilen meydana geldiği alandaki depremin frekansı, türü ve büyüklüğüdür.
Depremler Richter ölçeği ile tariflenir.
Bu ölçeğe göre 3 ve 6 şiddetteki depremler genelde hissedilmezken
7 ve üstü şiddetteki depremler yıkıcı olabilir.
Depremin meydana geldiği noktanın derinliği de yıkım kuvvetine etkilidir ve yeryüzüne yakın noktada gerçekleşen depremler daha çok hasar vermektedir.
Bazen yeryüzüne yakın bir noktada güçlü bir deprem gerçekleştiğinde tsunamiye sebep olabilir.
Bu sarsıntılar ayrıca toprak kayması ve volkanik aktiviteleri de tetikleyebilir.
Depremler genellikle fay hatlarının çatlamasıyla oluşur.
Bunun yanı sıra volkanik faaliyetler, toprak kaymaları, mayın patlamaları veya nükleer testler sonucunda da gerçekleşebilir.
Dünyada her yıl yaklaşık 500.000 deprem meydana gelmekte ve bunların 100.000 kadarı hissedilmektedir.
Sallantı ve yeryüzü çatlamasına bağlı olarak binaların ve dikili yapıların zarar görmesi depremlerin en temel sonuçlarından biridir.
Deprem ardından elektrik hatları ile gaz borularının zarar görmesi sonucu yangınlar çıkabilir.
Ülkemizde son yıllarda:
Erzincan Depreminde (1939) – 7,9 büyüklüğündeki depremde 32.962 İnsan hayatını kaybetmiştir.
İzmit Depreminde (17 Ağustos 1999) – Mw 7.4 büyüklüğündeki depremde 45.000’e yakın insan hayatını kaybetmiştir.
Bütün bu bilimsel gerçeklere rağmen,
Depremlere başka sebepler aramak doğru bir hareket değildir.
Aksi halde dünyada zalimlik yapan birçok devlette neden deprem olmuyor noktasına geliriz.
Depremler bir realitedir.
Bize düşen depremlerden en az zarar görmek için,
Ne yapmak gerekirse onu yapmaktır ki bununda yolları bellidir.
Sözün Özü
“Deprem öldürmez, Yapı Öldürür.”
Deprem her an olabilir.
Can vermemenin anahtarı,
Depreme dayanıklı yapıların imal edilmesidir; ötesi yoktur.
Bu da Dünyanın En Zor İşi Değildir.
Son olarak, 23.Ekim.2011 tarihinde;
Van’da meydana gelen depremde,
Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza,
Allah’tan Rahmet,
Yakınlarına ve tüm ulusumuza başsağlığı,
Yaralananlara acil şifalar ve Ulusça yaşanan bu Afetten gerekli dersi çıkarmamızı diliyorum.
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
25.Ekim.2011 Şanlıurfa