Mehmet Göncü
25 Ekim 2011
Cenabı Allah (cc) herkese torunlarını sevme ve görmeyi nasip etsin.
Benim 116 yaşında vefat eden Selbi Hatun isimli bir büyük ninem vardı. O benim büyük ninemin annesi idi. Yüzlerce torunu vardı. Sağlığında onunla konuşup, elini öpme şansım oldu. Bizlere hep dua ederken, ilimiz Urfa’da çok sık söylenen bir atasözünü dile getirir ve “Yavrularım, Yüce mevlam sizleri torun taht etsin” derdi.
Yani bu söz torunlarımızın da torununu görün anlamına geliyordu. Çünkü o torunlarının torununu görmüş biriydi.
Bu bağlamda ne zaman torunlarım bize gelse hep büyük ninem Selbi hatun ve duası aklıma gelir. Nitekim geçen hafta mutat olduğu üzere torunlarım yine bize geldiler.
Yukarıda bahs ettiğim küçük Saime durmadan baba annesine, gördüğü her şeyi, her nesneyi ve televizyondaki hayvan resimlerini soruyordu: “Nene bu ne?”.. Dikkat ettim, nene bıkmadan usanmadan her soruyu cevaplıyordu. Bir ara annesine de her gördüğü canlı ve cansız objeleri sormaya başladı. “Anne bu ne?” Velhasıl gün boyu sorulan her soruyu annesi ve nenesi sevecen bir şekilde ve olumlu bir yaklaşımla yanıtladılar.
Bu durumu ben de izliyor ve konulu mana boyutuyla düşünüyordum. Demek ki çocuk dış beyninin korteksinin hafıza kartına bilmediklerini öğrenip, kayıt etmeye çalışıyordu. Onun için de durmadan soruyordu.
Ancak bir gerçek daha var ki, o da madalyonun öbür yüzüdür. Şöyle ki; gün gelecek o çocuğun soru sorduğu büyükleri, ataları yaşlanacak, kortekslerinin hafıza kartları dolacak ve yeni şeyleri kayıt edecek dış beyinlerin de yer kalmayacak. Bu sefer onlar sormaya başlayacaklar; Oğlum bu nedir? Kızım bu nedir? Diye. Ancak ve ne acıdır ki; ben ailemde de, başka ailelerde de gördüm ve yaşadım. İhtiyarlamış büyüklerin öğrenmek için “Bu nedir?” gibi sorularından aciz olup, “Yeter artık kaç kere anlatacağız” diyenlere rastladım. Kaldı ki, o çocukken ana ve babalarına “Bu nedir?” diye sorduğunda sevinçle karşılanmış, şefkat ve sevgiyle dolu cevaplar almıştı.
Demem o ki; lütfen yanımızda yaşlanmış olan anne ve babamıza ve aile büyüklerimize şefkat, merhamet ve onların hiçbir davranışına ve sorusuna “Öf” bile demeyelim.
Çünkü, yüce Allah (cc) islamın kutsal kitabı Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: “Yanınızda yaşlanan anne ve babanıza öf bile demeyin”
Bu manada Cenabı mevlam bizleri ana-baba ve atalarına saygılı kullarından eylesin.