İbrahim Halil Okuyan
11 Eylül 2011
“Bir zamanlar giderek yaşlanan, Çinli bir hükümdar vardı.
Arkasında bir veliaht bırakması gerektiğini anlayan bu
Yaşlı Hükümdar, Kraliyeti bırakacak bir çocuğu olmadığı için rahatsızmış ve bu duruma bir çözüm aramaya başlamış.
Bu sıkıntısını veziriyle de paylaşmış
Ve veziri ile birlikte kraliyeti bırakabilecek bir çocuk,
Bir veliaht bulmak için karar almışlar.
Hükümdar, Ülkesindeki bütün gençleri huzuruna çağırdı
Ve onlara şöyle seslendi:
“Artık tahttan çekilmemin ve yerime yeni bir hükümdar seçmemin vakti geldi.
Hükümdar olarak içinizden birisini seçeceğim.”
Gençler bu sözleri şaşkınlıkla dinliyorlardı.
Hükümdar devam etti:
“Bugün her birinize bir tohum vereceğim.
Tek bir tohum.
Ama bu çok özel bir tohum.
Hepinizin evlerinize dönüp o tohumu ekmenizi,
Sulamanızı
Ve bir yıl sonra tohumdan çıkan bitkiyle geri gelmenizi istiyorum.
O zaman bana getireceğiniz bitkilere bakarak bir hüküm verip benden sonra tahta geçecek hükümdarı seçeceğim.”
Saraya çağrılanların arasında Ling isminde bir genç vardı,
Ve herkes gibi ona da bir tohum verildi.
Ling, eve dönüp başından geçenleri heyecanla annesine anlattı.
Annesi ona bir saksı ve biraz da toprak verdi.
Ling, tohumu itinayla ekti,
Onu güneş ışığı görebileceği bir pencere kenarına koydu.
Her gün saksıya su vererek bitkinin tohumun açıp açmadığını kontrol etti.
Üç hafta kadar sonra, Ling’in mahallesindeki gençlerden bazıları tohumlarının nasıl açtığını,
Bitkilerin nasıl büyümeye başladığını anlatmaya başladı.
Ling bu sözleri duyduktan sonra her defasında eve gidip kendi tohumunu kontrol ediyordu.
Gelgelelim, saksının içinde büyüyen hiçbir şey görünmüyordu.
Haftalar birbirini kovaladı, ama değişen hiçbir şey olmadı.
Ling’in arkadaşları ballandıra- ballandıra saksılarındaki çiçeklerden bahsediyordu hep.
Ling’in ağzını ise bıçak açmıyordu,
Çünkü hakkında konuşacağı bir çiçeği yoktu.
Elinde toprak dolu bir saksı vardı o kadar.
Ve artık başarısız olduğuna inanmaya başlamıştı.
Aradan altı ay geçti.
Ling’in saksısında çiçekten eser yoktu hâlâ.
Tohumunu çürüttüğüne kanaat getirmişti Ling.
Başka herkesin kocaman çiçekleri,
Ya da ağaç fidanları olmuştu,
Ama onun koca bir saksısı, o kadar!
Nihayet bir yıl tamamlandı ve ülkenin gençleri yetiştirdikleri bitkileri karar vermesi için hükümdarın huzuruna getirdiler.
Ling, annesine boş bir saksıyı hükümdara götüremeyeceğini söylediyse de,
Annesi saksıyı götürmesini ve Dürüst davranmasını öğütledi.
Ling’in sıkıntıdan karnı bile ağrıdı,
Ama annesinin haklı olduğunu bildiğinden sözünü tuttu.
Böylece, O da boş saksıyı saraya götürdü.
Saraya ulaştığında diğer gençlerin getirdiği çeşit-çeşit bitkiler karşısında hayrete düştü.
Hepsi de güzel renklerde,
Güzel biçimlerdeydi ve nefis kokular yayıyorlardı.
Birbirlerine çiçeklerini nasıl böyle güzel yetiştirdiklerini
ciddi-ciddi anlatan diğer gençler,
Ling’in elindeki boş saksıyı görünce kahkahalarla güldüler.
Birkaçı da onun durumuna üzüldü ve omzuna dokunup
“Boş Ver, Elinden Geleni Yapmışsın!” dediler.
Hükümdar gençlerin yanına geldi ve bitkileri inceledi.
Bu sırada, Ling arkalara kaçıp gizlenmeye çalışıyordu.
“Ne kadar da büyük ağaçlar ve çiçekler yetiştirmişsiniz öyle!” dedi hükümdar.
“Bugün içinizden birisi yeni hükümdar olarak tayin edilecek.”
Birden, imparator elinde boş saksıyı tutan Ling’i gördü.
Hemen, muhafızlarına onu yanına getirmelerini emretti.
Ling korkudan titremeye başladı.
“Hükümdar başaramadığımı gördü, herhalde beni öldürtecek!” diye düşünüyordu.
İmparator, yanına getirilen Ling’in ismini sordu,
O da cevapladı.
Diğer gençlerin hepsi gülmeye
Ve kendi aralarında Ling’le alay etmeye başladılar.
Hükümdar bir el hareketiyle hepsini susturdu.
Ling’i yanına aldı, sonra da kalabalığa ilân etti:
“Yeni İmparatorunuzu Selamlayın! Adı Ling !”
Ling kulaklarına inanamadı.
Tohumundan tek bir filiz bile çıkmamışken nasıl imparator olabilirdi ki?
Hükümdar konuşmasına devam etti:
“Bir yıl önce her birinize bir tohum verdim,
Onu ekip sulamanızı istedim
Ve bir yıl sonra da bana getirmenizi istedim.
Ama sizlere verdiğim tohumların hepsi “KAYNATILMIŞTI”
Ve dolayısıyla da “FİLİZ AÇMALARI” mümkün değildi.
Ling hariç hepiniz bana çeşit-çeşit ağaçlar,
Bitkiler ve çiçekler getirdiniz.
Tohumunuzun büyümediğini görünce,
Size verdiğim tohumun yerine başka bir tohum ektiniz.
İçinizden sadece Ling,
Kendisine verdiğim tohumun olduğu saksıyı bana getirme Cesaretini ve Dürüstlüğünü gösterebildi.
Bu yüzden, yeni imparatorunuz o olacak.””
Dürüst olmanın uzun vadede neler kazandırabileceği ve Dürüstlüğün “HER YERDE, HER ZAMAN, HER KOŞULDA” kazanan bir değer olduğunu gösteren güzel kısa bir hikâye.
“İnsanları Yasa ve Ceza ile yönetirseniz,
Onlar bir daha Yanlış yapmayacaklar,
Ancak Şeref ve Utanma duygularına da sahip olmayacaklardır.
İnsanları Erdemle ve Ahlak kuralları ile yönetirseniz,
O zaman onlar hem Utanma duygusuna sahip olacaklar,
Hem de Doğruyu yapmaya çalışacaklardır.”
Konfüçyüs
Kıssadan Hisse
Kısa vadede yaptıklarının yanlarına kâr kalacağına inanarak Yalan söyleyenler, Uzun vadede nasıl da yanıldıklarını maalesef iş işten geçtikten sonra anlıyorlar.
Yaşasın Dürüstlük
Ve her şeye rağmen Dürüst kalmayı Başaranlar…
Size de hemen Tohumlarınızı Kaynatmaya başlayın derim…
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
11.Eylül.2011 Mersin