Ceylan Pala Karadağ
26 Temmuz 2011
Nafaka kelimesi size neyi çağrıştırıyor diye sorsam hemen akla boşanma davası sonunda kocanın eşe ödediği aylık para gelir. Oysa ki nafaka, yaygın bilinenin aksine, sadece boşanılan kadına ödenen parayı ifade etmez. Bu kavram, bundan çok daha ötede ve geniş bir içeriğe sahiptir. Nafaka bir lüks değil; fakat yaşamak, hele hele insanca yaşamak için gerekli olan ihtiyaçların bir bütünüdür,rızktır.
Medeni hukukumuzda boşanma halinde yoksulluğa düşecek olan ve boşanma hususunda kusuru diğerinden daha az olan eşe ödenecek olan nafakanın adı YOKSULLUK NAFAKASIDIR. Yoksulluk nafakasına hükmedilirken iki tarafın da maddi durumu ve somut koşullar göz önünde bulundurulur. İşte bu yüzdendir ki çok zengin çiftler boşanırken belirlenen nafaka miktarıyla, daha kırsal bir yerde ve ekonomik durumu daha kısıtlı olan çiftlerin boşanması sonucu takdir edilen nafaka miktarları arasında büyük farklar vardır. Ayrıca, Anlaşmalı boşanma halinde, taraflar karşılıklı olarak ödenecek nafakayı belirleyebilirler. Bu nafaka miktarı toptan da olabilir, aylık kira benzeri ödeme şekliyle de. Hem artık sadece kadına değil, gerekiyorsa eğer kadın da boşandığı kocasına nafaka ödeyebilir. Yani bu anlamda eşler arasında bir fırsat eşitliği bulunmaktadır. Genel olarak nafakaya süresiz olarak hükmedilir. Ancak ilerde somut koşulların değişmesi halinde (evlilik, iş kurma vs) nafaka borçlusu olan taraf nafakanın kaldırılması için dava açabilir. Aynı şekilde nafaka alacaklısı olan taraf da nafakanın artırımı için dava açma hakkına sahiptir.
Nafaka davası açmak için illa ki boşanmayı beklemek gerekmez. Evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmeyen eş aleyhine evlilik birliği devam ederken de nafaka davası açılabilir. Çünkü bazen eşler birbirlerini terk edebiliyor, sorumluluklarını yerine getirmeyebiliyor ancak resmi olarak da kağıt üzerinde evli görünebiliyorler.
Bunun yanı sıra boşanma davasıyla beraber de nafaka talep edilmesi mümkündür. Dava sonuçlanıncaya kadar ilerde yoksulluk nafakasına dönüşmesi talebiyle TEDBİR NAFAKASI talep edilmelidir. Çünkü malum bazen davalar uzun yıllar devam edebiliyor. En azından bu süreçte de nafakaya hak kazanılabileceğinin bilinmesi önemlidir. Eğer ki boşanma davası sırasında nafaka talep edilmemişse bu davayı açma süresi boşanma kararının kesinleşmesini takiben bir yıldır. Bu nokta da önemli bir tavsiye olarak boşanma davası sırasında nafaka talep edilmese bile ilerde nafaka davası açma hakkının saklı tutulmasında büyük fayda vardır, bu haktan feragat ettiğiniz itirazıyla karşılaşmamak için! Nafaka konusuna hukukumuzda büyük önem verilmiştir. icra Hukuku bakımından öncelikli alacaklardandır nafaka. Ayrıca sebepsiz yere ödenmeyen nafaka borcu içinde hapis cezası gibi cezai hükümler düzenlenmiştir.
Konuyu özetle vermeye çalışıyorum fakat başta da dediğim gibi aslında içi çok dolu bir kavram nafaka. Neyse gelelim çocuklara. Eş ayrı çocuklar ayrı düzenlemelere tabi. Velayeti kendisine verilmemiş çocuklar için ödenecek nafakaya İŞTİRAK NAFAKASI diyoruz. Burada da yine tarafların ekonomik durumları, somut koşullar ve tabiî ki çocuğun ihtiyaçları göz önüne alınarak bir miktar belirlenir. Genelde süre reşit olana (18 yaşın doldurulmasına) kadardır. Fakat çocuğun öğrenimi devam ediyorsa bu süre eğitimin sonuna kadar devam edebilir. Yargıtay 3. HD: 18.07.2005 ve 2005/7849 E., 2005/8137 K. sayılı kararında “…hiçbir malvarlığı ve geliri bulunmayan henüz reşit olmuş ve okuma isteğinde olan kız çocuğunun yardıma muhtaç bulunduğunun kabulü zorunludur” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır.
Bir diğer nafaka türü ise YARDIM NAFAKASIDIR. Çocuk,torun, anne, baba, kardeşler, nineler,dedeler gibi aile bireylerinin ilişkileri ve ekonomik durumları ile ilgili çok hassas bir nafaka türüdür. Örneğin baba çok yaşlı ve ekonomik olarak ihtiyaçlarının karşılayamıyor, bakıma ve yardıma muhtaç. Fakat çocuğu, ekonomik durumu iyi olmasına rağmen babasıyla ilgilenmiyor, konuşmuyor, yardım etmiyor. İşte böyle bir durumda istenecek nafaka yardım nafakası olacaktır.
Gönül ister ki herkes üzerine düştüğü ölçüde manevi, ahlaki yükümlülüklerini layıkıyla yerine getirsin ve bu tarz dava yollarına hiç gerek kalmasın. Aksi halde şeriatın kestiği parmak acımaz demekten başka çare kalmıyor. Saygılarımla.
Av.Ceylan PALA KARADAĞ