Halit Güllüoğlu
7 Haziran 2011
Bugün için 12 Haziran seçimleriyle ilgili siyasi lider söylemleri tartışılabilir. Özellikle lider seviyesinde. Ancak buna rağmen Demokratikleşmenin sınavını var saydığımızda çok önemli bir aşamaya gelindiğini de inkâr edemeyiz.
Sadece Doğu ve Güneydoğudaki Kürt sorunu gündemin başında yer almaktadır. Ancak vatandaşın yani Türkiye kamu oyunun soruna yapıcı ve endişeli bir yaklaşım içinde olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Biz bölgenin insanı olarak bu konudaki hassasiyeti en yakından izleyenler olmalıyız. Çünkü hem vaatler ve hem de isteklerin sınırını çizmek kolay gibi görünmüyor. Başbakan Diyarbakır’da beklenenden fazla kalabalıkla karşılandı.
Özellikle önceki vaatlerini 2005’teki sözden bahsetmekle çözümden yana olduğunu açıklaması da iyiye alamettir. Çünkü adeta “Kürt Açılımı” Hükümetçe askıya alındığı yolundaki bazı vatandaş görüşüne kısmi bir cevap sayıldı.
Şimdi umutlar yeni Anayasaya kilitlendi. Fakat Adalet ve Kalkınma Partisi ile Barış ve Demokrasi Partisi arasındaki keskin ifadelerle en son Şanlıurfa mitingindeki Ahmet Türk’ün, “Demokratik Özerklik bizim kırmızı Çizgimiz” demesi özelikle Kürtler açısından nasıl yorumlanacağına dair açıklık getirmesi endişeleri de birlikte getiriyor.
Yeni Anayasa çalışmalarının nasıl bir şekilde ele alınacağındaki sıkıntıyı ifadeye yeter.
Bu konuda CHP’nin Hakkari mitinginde mahalli özerklik hakkındaki beyanından evvelsi gece açık oturumda “Ben özerklikten maksat Kürtçe eğitimi kastetmedim” diye çark etmesi işi birazda zora soktuğu kanısındayım. Böylesi hassas ve kırmızı çizgili konuların ulu orta ifade edilmemesi gerekir.
CHP liderince bu çelişkili açıklamalar BDP nin yetkili ağzı Ahmet Türkün kırmızı çizgileriyle karşılaştırıldığında çözüme yaklaşımdaki CHP’nin hataları da anlaşılmaz olmaktadır.
Bu duruma göre, CHP nin bir çok konudaki vaatlerinden zaman zaman çarketmesi ilerideki beklentileri menfi yönde etkileyecektir. Temennimiz odur ki Türkiye’de birlikte kardeşçe yaşamamız gereği için atılacak adımlardaki inceliği iyice düşünerek uygulamanın olurluğunu aramalıyız. Şimdi sorunun, Anayasanın yeniden yapılması sürecinin sancılı geçeceği açıktır.
AKP nin yeni Anayasa içeriği için BDP, CHP ve MHP ile hangi noktalarda görüş birliğine varacağı ciddi bir problem arz etmektedir. Ayrıca BDP nin 15 Haziran sonrasından neyi kastettiğinin anlamak zor olmasa gerek.
Her şeye rağmen seçimin tüm ülke genelinde olduğu gibi Şanlıurfa’da da medeni ve demokratik anlayış içinde yapılması, sonuçlarına hepimizin saygılı olması dileğimizdir.
Kötümserliğe ne gerek var. Geçmişi hatırlayalım. İkide bir asker geliyor korkusuyla artık “vehme” kapılmak dönemi kapanmıştır. Dün Kenan Evren’in ifadesinin alınması, Türkiye’nin vatandaşlık haklarıyla kendi kendini vesayetsiz yönetme hakkına sahip olduğunun asla unutulmaması gerekir. En doğrusu; özgürlük, kapsamlı hakları, veciz ifadeleri yeni Anayasamızda görme umudunu yitirmemektir.
Komşu Ülkelerdeki kanlı iç ve dış Savaşlardan ders alarak çok daha güzel bir Ülke olmak hepimizin hakkıdır.
Hayırlı seçimler temennisi ile Hoşça kalın.