İbrahim Halil Okuyan
3 Mayıs 2011
Bu günkü yazımızın konusu;
Payitaht tarafından Osmanlı Nişanı ile ödüllendirilen Irak’ta başlayan yaşam öyküsünü,
Şanlıurfa’da, Germüş Köyünde devam ettiren bir kahraman,
Şeyh Uceymi Sadun Paşa.
Yazımıza, raporlarında Şeyh Uceymi Sadun Paşa’dan bahseden Gertrude Bell ile başlayalım.
Gertrude Bell, Kimdir?.
Birinci Dünya Savaşı’nda Mezopotamya’yı işgal eden İngilizlerin Kılavuzu Gertrude Bell adlı bir Arkeolog-Tarihçi idi.
Gertrude Bell, Bölge coğrafyası ve bu bölgede yaşayan Halklar hakkındaki derin bilgisini,
İngiliz işgal kuvvetlerinin Hizmetine sunmasının yanında,
Savaşın nihayetinde,
Irak’ın komşu devletleri (Türkiye, İran, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan ve Körfez Devletleri) ile sınırlarını bizzat çizmek suretiyle,
Bölgenin kaderine mührünü vurmuş biridir.
Gertrude Bell’in; Irak’ın işgalinden Manda hükumetinin Kurulduğu döneme kadar olan gözlem ve tespitlerini kaleme alarak İngiliz Parlamentosu’na sunduğu 147 sayfalık “Mezopotamya’da 1915-1920 Sivil Yönetimi”
Adlı bir Resmi Raporu da vardır.
Raporda;1915-1920 döneminde İngiliz işgal yönetiminin Mezopotamya’da yaşadıkları canlı bir şahidin gözüyle anlatılmaktadır.
Buna göre; Hindistan yolunun güvenliği için Kızıldeniz ve
Basra körfezini kontrol etmek isteyen İngiltere, Almanların açık denizlere ineceği korkusuyla bu işgali başlatmıştır.
Savaş yıllarında petrolün önemi
Ve sanayideki kullanım teknolojisinin gelişmesine paralel olarak İngiliz yönetimi içerisinde siyasi kanat,
Bölgenin işgalini sadece Hint yolu için değil,
Taşıdığı bu yeni zenginliğe el koyabilmek için de gerekli görmekteydi.
Irak’ın işgali bu nedenle 1. Dünya savaşı ve sonrasında Emperyalist paylaşım mücadelesinin ekonomik maksatlarındaki Önemli değişimin de sahnesi olmuştur.
İşte bu kanlı sahnenin ilk perdesi,
İngilizler ’in Ekim 1914’te Bahreyn’i,
Kasım 1914’te Fao yarımadasını işgal edip,
Ardından, Bağdat’a bağlı önemli bir liman kenti olan Basra’yı ele geçirdikleri gün açılmıştır.
Ortadoğu için karanlık,
Ve kanlı bir geleceğin başlangıcıdır bu işgal.
Basra’nın işgali ve İngilizlerin Bağdat’a yaklaşması,
İstanbul’da Bab-ı Ali Yönetimi üzerinde bomba tesiri yapar.
Aralık 1914’te, Basra’yı geri almak amacıyla cephe komutanlığına Süleyman Askeri Bey atandı.
Ve neticede; Necef’in en büyük müçtehidinin oğlu Muhammed Kazım Yazdı’nın Cihat çağrısıyla toplanan Şammar aşireti,
Sadun Paşa komutasındaki Araplar,
Bazı aşiret askerleri ile 1.000 kişilik Kürt ordusu
Ve 6.000 civarındaki Türk Birliği Süleyman Askeri komutasında toplanarak Şu’ayba’da İngilizlerle savaştılar.
Savaşı Türkler kaybetti ve yenilgiyi hazmedemeyen yaralı Süleyman Askeri Bey intihar etti.
İngiliz Ajanı Arabistanlı Lawrence,
Süleyman Askeri’nin şehadetini öğrendiğinde,
Mekke’de Şerif Hüseyin’in yanında yakında başlatacağı isyanın Planlarını hazırlıyordu.
Tarihler 22 Kasım 1915’i gösterirken İngilizler,
Bağdat’ın güneyinde bulunan Selman-ı Pak’ta savunma için Bekleyen Türk kuvvetlerine bir taarruz harekâtı başlatır.
Bu emsali ancak Çanakkale’de görülen şiddette bir saldırıdır.
Ancak, Ağır kayıplar verirler ve Kut ül Amare’ye çekilirler.
Türk kuvvetleri Kut ül Amare’yi kuşatır.
Sonuçta, Kut ül Amare’deki İngiliz güçleri teslim olur.
Tarihe Kut ül Amare zaferi olarak geçen ve yaklaşık 5 ay süren Kuşatmanın ardından,
13 general,
481 subay ve 13 bin 300 İngiliz askeri esir alınmıştı.
İngilizler 40 bin kayıp verirken Osmanlı birliklerinde ise 25 bin Askerimiz şehit olmuştu.
İngilizlere göre Kut ül Amare yenilgisi,
“1842’deki Kabil bozgunundan beri İngiliz ordusunun yaşadığı en aşağılayıcı hezimet” tir.
Birinci Dünya Savaşında Irak cephesi,
Kut ül Amare zaferi gibi bir destanın yanında ölümsüz Dostlukların,
Yiğitlik hikâyelerinin,
Nice kahramanların unutulmayacak öyküleriyle de doludur.
Süleyman Askeri Bey,
Halil Paşa,
Ve daha binlerce isimsiz kahraman askerimizin yanında, Tarihimiz içinde özel bir yeri olan kahramanlar da vardı.
Bütün işgal boyunca, Basra, Bağdat ve Musul bölgelerinde Yaşayan aşiretlerin duruma göre pozisyon alan politikalarına karşı,
Ölüm kalım meselesi olarak adlandırabileceğimiz bu Muharebeler içinde Osmanlı’ya en büyük desteği verecek olan kimse ise,
Irak’ta “ Şeyhlerin Şeyhi “ olarak adlandırılmakta olan Şeyh Uceymi Sadun Paşa idi.
Uceymi Sadun Paşa’nın insanı hayretler içerisinde bırakan bir öyküsü vardır.
Uceymi Paşa, Irak’ın işgaline karşı direnişlerin olduğu her Bölgede çöllerden bir rüzgârla ortaya çıkar düşmana bir hışımla saldırır,
Oradan diğer bir çatışma alanına atını sürerdi.
Uceymi Sadun Paşa,
Bütün Arap yarımadasında,
Özellikle Irak’ta asalet,
Cesaret
Ve servetleriyle ün salmış büyük bir Arap ailesinin oğluydu.
Uceymi Paşa’nın adı Irak cephesindeki mücadelesi adeta Efsaneleşmişti.
Uceymi Sadun Paşa Osmanlıları terk etmemiş ve sadakatini sürdürmüştü.
Gertrude Bell, Uceymi Sadun Paşa’nın kendilerine yanaşmaması Ve Türklerle olan dostluk ve işbirliğini sürdürmesi sebebiyle, Hatıratının başından sonuna kadar ondan nefretle bahsetmektedir.
Şeyh Uceymi Sadun Paşa,
İşgalciler ve yerel işbirlikçilerinin korkulu rüyasıydı.
Zira sürekli Irak’ın bir ucundan bir ucuna at koşturmakta
Ve direnişine aralıksız devam etmektedir.
Devam edecek….
İyiler ve iyilikler hep bizimle olsun..
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
2.Mayıs.2011 Şanlıurfa