Mehmet Göncü
7 Nisan 2011
Son yıllarda üzerinde yaşadığımız gezegenimizde çok önemli oranda ve anormal ölçülerde iklim değişikliklerinin ve doğa olaylarının meydana geldiğine tanık oluyoruz.
Örneğin; son günlerde Japonya’da meydana gelen ve on binlerce insanın ölümüne ve kaybına sebep olan deprem ve Tusinami sonucu oluşan sel, nükleer radyasyon sızıntısı ve buna benzer daha bir çok anormal tabiat olaylarını sayabiliriz.
Peki bütün bu anormalliklerin sebebi nedir?
Bu hususun sebebini sorgulayabilmek için yaşadığımız dünyayı ve ekolojik dengeleri bilmemiz gerekiyor.
Ben şahsen bu konuda yüzlerce makale ve kitap okumuş biriyim. Ayrıca, ikisi Şanlıurfa’da biri de TEMA gibi ulusal düzeyde faaliyet gösteren üç çevre kuruluşunun da üyesiyim. Temel ve asıl amacım, üzerinde yaşadığım gezegeni her boyutuyla tanımaktır.
Benim acizane araştırmalarıma göre, dünyamız 4,5 milyar yıldır güneş sistemine bağlı olarak yaşamını sürdüren ve üzerinde hayat olan bir gezegendir. Adına dünya dediğimiz bu kürenin daha 44 milyar yıl yaşayacağı bilimsel araştırmalara göre var sayılmaktadır. İşte bu mavi gezegen ancak 4,5 milyar yılda, kendi dengesini kurarak ekolojik sisteme bağlı olan canlı yaşamı sürdürebilecek ortamı hazırlamıştır.
Şahsi inancıma göre, bütün bu mucizevî hadise, zamandan ve mekândan münezzeh olan yüce yaratıcı Allah’ın iradesi ile meydana gelmiştir. Bilinen bu hakikate göre, Yüce Allah, küllü, yani bir bütünü yaratır. Cüzde, yani ayrıntı da, ona bağlı olarak ve o yasalara uyumlu bir şekilde işlev kazanır. Bu gerçekle hareket ettiğimizde, insan denilen bu şuurlu, güzel canlı da, bu gezegenin bir parçasıdır ve de o sisteme bağlıdır ve ona uymak da zorundadır.
Uymazsa ne olur?
Dengeler bozulur ve sonuçta yukarıda bahsettiğimiz anormal tabiat olayları meydana gelir.
Peki insan denilen bu canlı nasıl dengeleri bozuyor?
a) Yerli yersiz doğaya müdahale ediyor. Ormanları tahrip ediyor
b) Çok boyutlu gereksiz tüketime bağlı olarak doğal kaynakları israf ediyor.
c) Başta denizler olmak üzere, karaları, havayı, hatta uzayı bile kirletiyor.
d) Fosil yakıtlar olan; kömür, petrol ve doğalgaz’ı çok çok fazla kullanarak atmosfere karbondioksit salınımı yaparak sera gazlarının gereğinden fazla olmasına neden oluyor.
e) Abartılı tüketim sonucu meydana gelen organik atıklardan çıkan “metan” gazının atmosfere karışmasına, dolayısı ile yine sera gazlarının gereğinden fazla yoğunlaşmasına sebep oluyor.
Aslında daha bir çok insan odaklı olumsuz faaliyetler var ama köşemiz bu konu için yeterli değil.
Sera gazlarına gelince; Bu gazlar karbondioksit, Metan, Azot gibi bazı gazlardan meydana geliyor ve bu gazlar gezegenimizi donmaktan kurtaran çok önemli bir oluşumdur. Bu gazlar yeterli ve dengeli olmazsa dünyamız donar ve canlı yaşam olmaz. Demek ki bu gazların varlığı çok önemli ancak dengeli miktarda olmak koşulu ile..
Düşünün bir kere bir insanı uyurken soğuktan koruyan battaniye sayısını üçe, sonra beşe çıkarırsak o adam ilkin terler, sonra eğer battaniye sayısını azaltmazsak şahıs terden ve sıcaktan boğulur.
Günümüzde ise biz insan oğulları olarak yukarıda saydığım sebeplerden dolayı bu faydalı sera gazlarını gereğinden fazla arttırdığımız için dünyamızı terletmeye başladık. Daha da ileri gidersek korkarım canlı yaşamı da yaşanmaz bir hale getirebiliriz.
Onun için birey olarak bir şey yapamam demeyelim. Çevre olgusu ile ilgili yayınları takip edip bu konuda bilgi sahibi olmaya çalışalım. Ben şahsen bu konuyla ilgili olarak yeni yeni bilgiler edinmek için sürekli araştırma yapıyorum.
Örneğin; şimdi Mark Lynas’ın “6 derece ısınan dünyadaki geleceğimiz” isimli bir kitabı var. Okuyor ve yeni bilgiler edinmeye çalışıyorum
Ayrıca bütün insanlık olarak yaşam olgusunun her boyutunda da tasarruf etmek zorundayız, çünkü dünyamızın doğal kaynakları sınırlıdır.
Öte yandan, normal olarak dünyamızdaki ormanların en az yüzde 75 oranında olması gerekirken, günümüzde orman alanları tahribatlar nedeni ile çok az oranlara inmiştir.
Bildiğiniz gibi, bitkiler, sera gazlarını dengede tutan harika varlıklardır. Onun için onları gözümüz gibi koruyalım ve lütfen yeni fidanlar dikelim. Evimizin bahçesine diktiğimiz bitkilerin bile, dünyamızın geleceğini belirleyecek olan sera gazlarının dengede kalmasına az da olsa yardımcı olacağını aklımızdan hiç çıkarmayalım.
Bu manada son yıllarda ilimiz Şanlıurfa’da bazı alanlara Valiliğimiz, İl Özel İdare, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Harran Üniversitesi ve Belediyemiz milyonlarca çeşitli türde fidan dikimini gerçekleştirmiştir. Bu husus bizleri çok mutlu ediyor. Gönül temennimiz odur ki bu dikilen fidanlara herkes sahip çıkar ve korur.
Sevgili okuyucularım, bu konudaki heyecanımı lütfen hoş görün. Zira, hepimizin amacının gelecek nesillere yaşanabilir yeşil ve temiz bir dünya bırakmak olduğuna yürekten inanmak istiyorum.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…