Cüneyt Gökçe
4 Mart 2011
O yıllarda “gözlük” herkeste bulunabilen sıradan bir eşya değildi.
“Belli” kimselerde ancak bulunabiliyor; hatta kimi zaman kısa süreliğine “ödünç” dahi alınabiliyordu.
Okuma yazma ile ilgisi olan “seçkin” insanlar bulunduruyor ve bunu bir “artı” olarak kabul ediyorlardı.
Kasr-ı belek sakinlerinden Hacı Abbas amca da bu “şanslı” kimselerden bir tanesiydi. Öyle ya, o da herkeste bulunmayan bir gözlüğe sahipti. Epey “iş” gören bu gözlük ile Kur’an okunduğu gibi askerden gelen mektuplar da okunmaktaydı.
Hayat bu şekilde akıp giderken günün birinde köye Mele Sılo, küçük oğlu Yakup ile birlikte gelirler. Kuşkusuz bu geliş köye ilk gelişleri olmadığı gibi sadece bu köye de uğramıyorlardı. Geçimlerini halkın her çeşit yardımına başvurmak suretiyle sağlamaya çalışan bu insanların yörede gitmedikleri köy ve mezra neredeyse yok gibiydi. Hacı Abbas’ın evine gittiklerinde bu anlı şanlı gözlük bir yastığın üzerindeki Kur’an-ı Kerim’in yanında durmaktadır. Belli ki bu “kıymetli” gözlük önemli bir “vazife” ifa etmiş ve “dinlenme”yi hakketmiştir. Ancak bir fırsatını bulan Yakup gözlüğü cebine indirir.
Bir süre sonra gözlüğünün “yürütüldüğünü” fark eden Hacı Abbas tahmininde yanılmamış ve onları takibe koyulmuştur.
Yakındaki Kemine köyüne gittiklerini bilgi alan Hacı Abbas doğruca Seyda’nın evine gider ve sessizce kulağına oturan misafirlerin kendi gözlüğünü “yürüttüklerini” söyler. Artık gerisi Seyda’nın hikmetli çözümüne kalmıştır. Hacı Abbas’a oturup izlemesini işaret eden Seyda kütüphanesinden bir kitap alır ve küçük Yakup’a hitaben:
-Yakup, Allah yıhallik ındek nazzare şiy? Yani Yakup, Allah seni bağışlasın sende bir gözlük-falan yok mu? Diye seslenir. Boş bulunan ve kendisini mevcut ortamın sıcaklığına kaptıran Yakup hemen cebindeki gözlüğü uzatarak:
-Belé Seyda fi… Tafaddal… diye cevap verir. Yani: Evet hocam var; buyurun, der. Kitaba bir süre göz atan Seyda, gözlüğü gözünden çıkarıp asıl sahibi Hacı Abbas’a uzatır.
Seyda problemi öyle bir güzel halletmiştir ki, ne Yakup’u azarlama, ne alıp-almadığını sorgulama, ne Hacı Abbas’a iş bırakma, ne de herhangi başka bir şeye ihtiyaç kalmamıştır.
Mesela, Hacı Abbas’ın gelmesiyle birlikte aralarında pekala kavga-gürültü çıkabilirdi. Yakup’a doğrudan doğruya gözlüğü çaldığı söylenseydi, muhtemeldir ki mahcup olmamak için inkar edebilirdi. Ve daha pek çok sıkıntılı durum meydana gelebilirdi.
Kuşkusuz bu Seyda’nın çok sayıdaki çözüm örneklerinden sadece bir tanesiydi.
Hikmetli örneklerden ders almak dileğiyle…