İbrahim Halil Okuyan
7 Şubat 2011
Dostoyevski’nin hayatını değiştiren olay neydi biliyor musunuz?
Kendi idam sahnesi…
Çar’ın baskı döneminde,
Arkadaşlarıyla bir sohbet grubu kurmuştu.
Yakalandı.
28 yaşında idam isteğiyle yargılandı.
Mahkemenin sonucunu beklediği gece hücresinden alındı. Ölüm kararı yüzüne karşı okundu.
Papaz günah çıkarttırdı.
Gözleri kapalı olarak bir direğe bağlanıp,
Müfreze karşısına geçirildi.
“Ateş” emrini beklerken gerçek karar bildirildi kendisine…
Aslında mahkeme 8 yıl hapis vermiş,
Çar bunu 4 yıla indirmişti;
Ama ona ders olsun diye böyle bir gösteri planlanmıştı.
Böylece “ölüm“le tanıştı;
Oysa bu sefil oyunda asıl keşfettiği şey,”yaşam”dı.
Stefan Zweig’a göre 4 yıl sonra yaralı parmaklarından zincirleri çıkardıkları zaman sağlığı bozulmuş,
Şöhreti uçup gitmişti,
Ama kırık dökük bedeninden her zamankinden daha parlak fışkıran tek bir şey vardı:
Yasama sevinci…
Durumu en iyi anlatan cümle Nietzsche’nindir:
“Hayati kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar”.
Temel, 55 yaşına kadar canını dişine takmış çalışmıştı.
Pastacı çıraklığı ile alıştığı hayata, pastane sahibi olarak devam etmiş, yetenekleri ve becerisi sayesinde Türkiye’nin En ünlü pastanesinin sahibi olmuş, milyarlar kazanmıştı.
Bir gün karısına;
– Paraları mezara götürecek halimiz yok, kendimize yeni ve rahat bir hayat seçtim dedi.
Bizim oradaki hemşerilerle konuştum.
Her şeyi iyice öğrendim.
Kaliforniya’ya gideceğiz.
Kazandığım para bize ömrümüzün sonuna kadar yeter. Çocuklar da güzel üniversitelerde okuturuz.
Temel, neyi var, neyin yok sattı.
Paralarını dolara çevirdi.
Bir milyon doları olmuştu.
Karısını yanına aldı.
Uçağa bindi.
Los Angeles’e uçtular bir gün.
Uçsuz bucaksız nevada çölleri üzerinde uçarken,
Motorda bir arıza belirdi.
Las Vegas’a zorunlu iniş yapmak zorunda kaldılar.
Uçak şirketi görevlileri;
– Buranın en lüks otelinde,
Şirketimizin konuğu olarak kalacaksınız.
Yalnız bu kentin Las Vegas olduğunu unutmayın.
Kumar oynarsanız eğer, kendi hesabınıza, derler.
– Kumar mı dedi, Temel, karısına..
– Kumardan kazanmayı düşünen kafayı yemiş olmalı,
Allah göstermesin.
Ama bir kez şansını denemek için,
Rulete 500 dolarlık bir fiş atmaktan da kendini alamadı.
Arkası çorap söküğü gibi geldi.
Temel her şeyini rulet masasında bıraktı.
Rulet başında nefes almadan geçirdiği saatler sırasında fena halde de sıkıştığını hissetti, hızla tuvalete koştu.
Tuvalet kapıları otomatikti.
25 sentlik bozuk para atılınca açılıyordu.
Oysa Temel’de metelik kalmamıştı.
Sıkıntı içinde dolanırken,
Oradan geçen biri, avucuna bir 25 sentlik sıkıştırdı.
Bu konularda deneyimliydi.
Temelin başına gelenleri anlamıştı.
Temel:
– Çok iyi bir insansınız.
Bu iyiliğinizi hayat boyu unutmayacağım.
Bana lütfen kartınızı verin.
Bu borcumu da size ödeyeceğim dedi.
Kartı aldı, cebine attı.
Tuvalete döndüğünde kapıyı açık buldu.
İçeri girdi, rahatladı, çıktı.
Elinde kalan 25 sentle yürürken karşısına,
Tek kollu canavar çıktı.
Parayı deliğe attı,
Kolu çekti ve bir şangırtı.
Alet boşaldı adeta.
Temel bir kova dolusu 25 sent kazanmıştı.
Bunları fişe çevirdi, rulet masasına döndü.
Gerisi Peri Masalı.
İki saat içinde tam 2 milyon doları olmuştu.
İki ay sonra yeni Kaliforniyalı Temel,
Boş oturmanın kendisine göre bir iş olmadığını fark etti.
Elinden gelen tek iş pastacılıktı.
Parası da vardı.
Bir pastane açtı.
Pastaları öylesine tutuldu ki,
Önce Los Angeles’e,
Sonra Kaliforniya’ya, sonrada tüm Amerika’ya yayıldı,
Temel pastaneleri…
Bir kaç yıl sonra,
Temel,Amerika’nın en zengin adamları arasına girdi.
Temel pastanelerinin onuncu yılı dolayısı ile büyük bir gece düzenlendi.
Temel yemeğin sonunda konuşma yapmak için kürsüye çıktı. Tüm başına gelenleri anlattı..
– Bütün bu başarıyı ve bu serveti bir tek kişiye borçluyum.
O kişiyi bulana kadar, işte size söz veriyorum, gerekirse Amerika’daki her taşın altına bakacağım.
Şirketin genel müdürü sordu;
– Ama Temel bey, size 25 sent borç veren adamın kartını aldığınızı söylemiştiniz.
Adı, adresi sizde olmalı zaten.
– Bana 25 sent veren umurumda değil dedi Temel.
BEN, tuvaletin kapısını açık bırakan ADAMI arıyorum.
Kıssadan Hisse
Elimizdekilerin ve sevdiklerimizin değerini kaybetmeden anlayamıyoruz.
Kaybetmenin sınırına gelmek de müthiş bir öğretidir.
İyiler ve iyilikler sizinle olsun..
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
3.Şubat.2011 Şanlıurfa