Halit Güllüoğlu
13 Ekim 2010
Aslında bu başlığın yerine meşhur “Mevlevihanenin “ mescidi ve Tekkenin “yanı başında bahçesinin altında neler kaldığı ve halen üstünde nelerin kaldığı demek lazımdı. Keşke böyle bir soruyla başlasaydım.
Bu mübarek yerin başına gelenleri bilimsel olarak en iyi bilen Sayın Kürkçüoğlu’dur. Belki de yazmıştır amma dün geceki bir arkadaş sohbetinde çok acı hatıralarla karşılaştım.
Samimiyetle açıklıyorum. Sayın Vakıflar Bölge Müdürümüz Müslüm Tüysüze şifaende anlatalım dedik. Fakat söz sözü aştı, meğer Mevlevihane, mahalli olarak Mevlahane diye bildiğimiz yerin başına çok şeyler gelmiş. Bugün Sayın Belediyemizin kocaman naylon örtülerle açılıp kapanan Mevlahanenin Çay Bahçesinden başka tüm tarihi ve mukaddes varlığı silinip gitmiştir.
Nasıl mı?
Valikonağı Çay Bahçesi hepimizin malumudur. İşletmecileri Ercanlar ailesidir. Ankaradan misafirim Sayın Av.Ali Işıkyıldız’la çay içip dinlenirken Ömer Ercanlar da aynı masaya geldi Merhabalaşmak için. Mevlevihanenin bir bölümünde eskiden Kasaplar Çarşısı vardı. Oradaki dükkanların hukuki sorununu Bölge Müdür Hemşehrimiz halletmiş sağolsun. Ömer Ercanlar bundan bahsederken Av.Ali Bey söz aldı. Evlerinin Kurtuluş Mahallesinin 58 Meydanında olduğu ve çocukluğunda Buralarda Mevlahanenin duvarlala çevrili olduğu dönemde arkadaşlarla top oynadığını ifade etti..
Çulcu Pazarı ve Koyun Pazarından eve giderken Mecidin doğusundaki Hacıbozanların fırının yakının da iki tane de Mevlevi şeyhinin yatırından bahsetti. Ayrıca şimdi açık alan olarak görünen yola yakın yerde eski Roma Hamamı “Donakon Hamamı”nın olduğundan söz etti. Bir defadan inanın ki sarsıldık. Çünkü Ömer Ercanlar’a göre İstanbuldaki bir alimin bu zatları rüyasında gördüğü ve mezarlarının yerinin tesbiti için bazı müracaatlarda bulunduğunu söyledi. Böylece halk arasında “tevafuk” oldu deriz ya işte böylece konunun halkın ve ilgililerin dikkatine sunmak gereğini duydum..
Hatırlarda olduğu gibi bu alanda betonarme dükkanlar vardı. Sebze ve meyve yeşillik ucuz satılırdı. Yoksul halkın çarşısı olarak hizmet verirdi. Daha önceleri yağ yoğurt peynir ve hububat satıldığına çocukluğumuzda tanık olmuştum.
Nurettin Yardımcı Vakıflar Genel Müdürlüğüne Mesut Yılmaz’ın Başbakanlığı zamanında atanmıştı. İşte kamulaştırmalar doğru veya yanlışıyla o zaman yapıldı. Vakıflar kendi öz malını tekrar para sayarak aldı
Biz şimdi gelelim esas meselemize. Turizm için çok önemli olan tarihi Hamamın üstü nasıl örtülmüş ve bu eser toprağa neden gömülüp saklanmıştır. Diğer bakımdan çok daha önemlisi iki Mevlevi zatın mezarlarına ne oldu. Onların ikinci defa gömülmesine kim veya kimler göz yumdu. Bunca emek ve zahmetlerle ve astronomik kamulaştırma bedellerinden sonra mescidin açılması güzel. Amma bununla yetinmeden diğer turizmin can damarı sayılacak Hamamın ve o mübarek zatların mezarlarının üstüne çekilen betonun vebalini kimler yüklenecektir.
Çoğumuzun bilerek veya bilmeyerek çay Bahçesinde oturup geçtiğimiz zaman ayaklar altındaki Tarih Hazinesiyle mübarek Mevlevi zatların yattığını bilmek ne kadar acıdır. Bütün bu olanları kamu oyunun öğrenmesi hakkı değil mi?
Kamulaştırma amacına göre kullanılıyor mu?