Halit Güllüoğlu
3 Eylül 2010
Demokrasilerde Hükümetler ve Meclislerce halli zorlaşan konulardaki halkın oyuna baş vururlar. İşte Hukukta buna Referandum diyoruz. Halkın ve Milletin kendi kendini yönetmesinin ve icranın gücünün keyfiliğinin önlenmesinde referandumların ciddi bir kamuoyu denetimi olduğu şüphesizdir. Anayasalarda ve yasalarda her ülkenin kendi şartlarına göre gerekli düzenlemeler yapılmıştır.
Bizde de geçmişin acı tecrübelerinden sonra 2010 12 Eylülünün bir başka anlam taşıdığını hemen fark ederiz. Ancak Referandum Şanlıurfa’da da adeta bir genel seçim havasına bürünmüş gibi görülüyor. Siyasetin her geçen gün gerilerek devamı bazı endişeleri de birlikte getrmiş olacağa benziyor. İktidarın bütün bu gelişmeleri hesap etmesi elbette ki düşünülemezdi. Amma muhalefetteki Partilerin bilerek bu yola başvurmaları adeta Evetleri i zorlayacağa benziyor.
Şimdi ne olacak dersek çok isabetli bir teşhise varılmayacağı kanısı da hakim. Çünkü gelişmeler açıkça göstermektedir ki; iş “tarafgirliğe” dönüştü. Doğruyla yanlış, haklıyla haksızlık kenara itildi. Referandum konusu Anayasa değişiklikleri halka yeterince anlatılmadan bir birini suçlayan siyasi Partilerin kavgasına sahne oldu ortalık.
Kim ne derse desin Türkiyemiz özgürlüğün tadını almıştır. Bunun önüne geçmek isteyen statükocular diye adlandırılan bürokrasi ve diğer bazı kesimlerin gücü tartışılmaya başlanmıştır. Özelikle düzenleme konusu maddelerin Anayasa Mahkemesinin engeline takılmamış olması ayrı bir önem kazanmıştır. Ne var ki Referanduma sunulan maddelerin içeriğinin tartışılması kenara itilmekle yukarda da açıkladığım gibi tam partizanca savunmalar ve karalamalara dökülmüştür.
Gerçekten de tarafsızca incelendiğinde yepyeni haklar söz konusudur. Hakimler saltanatı, Asker ayrıcalığı kadın ve çocuk hakları, memurlara toplu sözleşme hakları ve daha bir çok çağdaşlığa yönelen maddelerin göz ardı edilmesi mümkün değildir. Şimdi taraf olarak bütün bu hakları görmezlikten gelmeyi gaflet saymak gerekecektir. Üstelik İnsan hakları ve bazı etnik kültürden yararlanma beklentilerinin kazaya uğraması söz konusudur.
Bütün bu sıkıntılar içinde Başbakanın Diyarbakır konuşmasına adeta kilitlendi gündem. MHP neler konuşası gerektiğini tehditle açıklıyor. CHP hallinin bugünün sorunu olmayan başörtüsü ve Genel Afla araya girmiştir.BDP ise hala tereddüt içindedir.Ancak Bölgenin Sivil Toplum Kuruluşları cesaretle özgürlükçü tavrını sergilemiş olduğundan 12 Eylülün rengini teşhis hiçte zor olmadığı kanısındayım.. Hoşça kalın.