Ceylan Pala Karadağ
1 Eylül 2010
Birkaç gün önce Şanlıurfa Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi’nde ölü olarak dünyaya gelen 5 aylık bebeğin cesedinin bir poşete konularak babasına teslim edildiğini haberlerden duymuşsunuzdur. Baba hastanede kendilerine müdahalede bulunulmakta gecikildiğinden şikâyetçiydi. Bu görüntüleri izlerken içim çok acıdı. Niçin mi? İnsan hayatının ne kadar değersiz olduğunu birkez daha gördüğüm için ve ne yazık ki bunun ne ilk ne de son vaka olduğunu bildiğim için! Olayı sadece basına çıktığı kadarıyla bildiğimiz için tam olarak şu kişiler sorumlu ya da şu durumdan kaynaklı diyemeyiz belki, ancak şu da bir gerçek ki Şanlıurfa’da doğum yapmak ve bu süreçte hiçbir sorunla karşılaşmamak biraz da şans işi. İnanın bunun Devlet Hastanesi ya da özel bir sağlık kuruluşu olması arasında pek bir fark yok.
Çok değil ben de 3 ay önce bir bebek dünyaya getirdiğim için biliyorum Şanlıurfa’da doğum yapmanın ne büyük cesaret işi olduğunu. Hamileliğimin ilk başlarında çok meşhur ve ilgili bir doktorun kapısını çaldık eşimle. Ama daha kapıdan girer girmez İstanbul’da gittiğim doktorun reçetesini gördü ve siz avukatsınız, özel ilgi beklersiniz benimse vaktim yok; ani bir şey olsa yetişemem, dürüstlüğüme inanın ben olsam beni seçmem dedi. Biz de dürüst doktorumuza teşekkür ederek başka bir meşhur doktorun çalıştığı hastaneye gittik. Burada da beş dakika içerisinde iki-üç hasta aynı anda muayene ediliyordu. Siz doktora hamilelikte yaşadığınız sorunları anlatırken, sadece doktorunuz değil, diğer hastanın eşi de sizi can kulağıyla dinliyordu. Evet, Urfa’da hergün yüzlerce kadın doğum yapıyordu, iş yükü çoktu, devlet hastaneleri belki de gerçekten yetişemiyordu, kabul, ama özel bir hastane açtıysan eğer; muamelede sürüm işi davranamazsın! Böyle bir bahanen olamaz! Bunun gibi bir iki deneme daha yaşadık. Nihayetinde anladık ki biraz tevekkül biraz da bodoslama dalarak işin içine, Allahın umuduna getirecektik bu çocuğu dünyaya.
Son olarak doğum yaptığım Tıp merkezini seçmiştik. Çünkü oradaki Başhemşire tanıdığımızdı ve bize ihtiyacımız olan her türlü yardımı sağlayabilecek en güvenilir kişiydi. Yoksa ne kuvöz vardı ne de yenidoğan yoğum bakım ünitesi! Son ay doktorum eğer
İnsan kimi zaman çaresizlikten kimi zamansa mecburiyetten dolayı zor durumlarla karşılaşabiliyor! Sadece doğum değil herhangi bir acil rahatsızlıkta bile tam ve zamanında müdahale herkesin payına düşemeyebiliyor ve herkesin şansı yaver gitmeyebiliyor. Dahası insan hayatı gibi bir mevzunun da şansa bırakılması ne derece doğru, işte bu da tartışılır! Saygılarımla.