İbrahim Halil Okuyan
5 Nisan 2010
DUNNİNG-KRUGER ETKİSİ-2
Buna, insan kaynaklarının, iki benzer CV arasından, “kendine güvenen ve iyi sonuç alma olasılığı yüksek” adayı tercih edeceği gerçeğini de eklerseniz,
Dunning-Kruger Etkisinin,Peter Prensibi’nin (*)yatağını yaptığı da ortaya çıkar.
Sonuçta, “kifayetsiz muhterisler” her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır.
Etrafınıza bir bakın, uzmanlara hak vereceksiniz.
O tip kifayetsiz muhterislerin zararını toplum olarak biz çekiyoruz.
Bu yeteneksiz muhterislerin bir başka özelliği de başka insanlardaki gerçek yetenek ve beceriyi anlama niteliğinden yoksun olmalarıdır.
Yani adam seçme özürlüsüdürler.
Çoğu kere yanlış adam seçerler, yalakalardan, dalkavuklardan hoşlanırlar, gururlarını okşadığı, olmayan yeteneklerini övdükleri için.
Gene araştırmaya göre, eğer bu yeteneksiz insanlar becerilerini ve bilgilerini geliştirmek üzere eğitilirlerse, geçmişteki eksikliklerinin farkına varıp hatalarını kabul etmektedirler.
Bu bulgu, bir bakıma sürekli eğitimin önemini de ortaya çıkarıyor.
İşte size siyasi yaşamda, medyada, sanat ortamında, iş hayatında çokça rastladığımız “yeteneksiz ihtiraslıların” veya eski deyimle “kifayetsiz muhterislerin” niteliklerini ortaya koyan bir bilimsel araştırmanın sonuçları.
“Dunning-Kruger Etkisi”’nin birçok ülkede, kaç kişinin maskesini düşürdüğünü tahmin edebilir misiniz?.
Peki, bu insanların ülkelere, başkalarının yaşamına, ülke ekonomilerine, kültürüne verdikleri zararlar?.
Başka bir araştırmanın sonuçlarına göre insanlar, tavsiye alırken özgüvene sahip birisinden alınan tavsiyeyi konuyla ilgili en çok bilgi sahibi olan kişinin tavsiyesine tercih ediyor.
Yani bilgi alınan kimsenin konuyu bilip bilmemesi önemli değil halk yığınları için, önemli olan konuşan kişinin yalan da olsa, yanlış da olsa sergilediği özgüvendir; çünkü bu tipler inandığı şeyin doğru olduğuna o kadar inanmıştır ki yalan ve yanlış olduğunun farkında bile değildir.
Yani bir konu hakkında doğruyu söyleyip söylememeniz çok önemli değil, karşınızdaki kişi sizi, özgüveninize (ve karşı tarafta uyandırdığınız güven duygusuna) göre değerlendirip ona inanıyor.
Sizi bilmem ama benim etrafımda böyle insanlar çok…
Bilgiden kaynaklanmaz güvenleri, körü körüne kendilerine güvenirler…
Ve bu insanlar bunu öyle ustalıkla başarırlar ki siz dahi inanırsınız bir şeyler bildiğine ve kendinizi aşağıda görürsünüz, hep oldular ve hep olacaklar sanırım.
Bizim kültürümüzde olan bakışa göre tevazu bilgiden kaynaklanır, bilge kişi tevazu sahibidir.
Hiç bir bilim adamının böbürlendiğini duydunuz mu, kendini dünyanın en zekisi ilan ettiğini ???
Aksine onlar kendilerini hep yetersiz bulmuşlardır, bilim de hep bu yetersizlik duygusundan ilerlemiştir.
Ama şöhreti hep kifayetsiz muhterislere yani bilgisiz ama kendine güvenenlere kaptırmışlardır.
Ve sonuçta etrafımızda tüm önemli makamlar bu kifayetsiz muhterisler tarafından işgal edilir.
Montaigne’in tarif ettiği “içleri boş, başları dik” başaklara benzer onlar; kafaları ürünle dolmadığından eğilmeyi öğrenemiyorlar bir türlü.
Dede Korkut ise “davul”a benzetmiş onları; içleri boş olduğu halde çok ses çıkarmalarından ötürü.
(*) PETER PRENSİBİ:
“Her çalışan, iş ortamında yetersiz olduğu noktaya kadar yükselir”, der.
Bunun doğal sonucu olarak, yüksek makamlar daima yetersiz insanlar tarafından işgal edilir.
Kifayetsiz muhterisi nasıl tanırsınız?
1- Gücünü delegasyon bahanesinden alır. Ekibinin orkestra şefi havalarına girer.
2-Çok gürültü patırtı eder, çok şey yapıyormuş havası estirir.
3- Koridorlarda hızlı hızlı, düşünceli edayla yürür.
4-”Beşer şaşar” diye düşünür. Ama genellikle şaşan beşer başkası değil, kendisidir.
5- Ne olursa olsun, hazırlıklıymış, olacakları önceden biliyormuş gibi davranır.
6- Üstlerine karşı son derece kibardır; altındakilere(özellikle de en çok ihtiyaç duyduklarına) kötü muamele eder.
7- İktidar ilişkileri ve göstergeleri onun için çok önemlidir. Astlarına kimin üst olduğunu hatırlatmayı sever.
8- İlk denemede başarılı olamazsa, başarısızlığının belgelerini yok etmeyi unutmaz.
9- Talimatlarını post-it ile e-postayla verir böylece astlarıyla yüzleşmekten kaçar.
10- Toplantılarda son sözü mutlaka o söyler, gerekirse başkasının sözünü tekrarlamak pahasına..
SONUC OLARAK:
Yani kaçınılmaz son şu ki, genel olarak niteliksiz insanlar daha fazla başarıya sahip oluyorlar.
Bunun önüne geçilmesi için de biraz akıl kullanmak, sapla samanı ayırabilmek gerek, her türlü ileriye gitmek için yakayı kifayetsiz muhterislerden kurtarmak gerek, donanımlı olanlarımızın da daha cesur ve atak olmaları gerek.
Toplumunda görevi; bu tür insanların, en azından kendi çıkarı için değerlerini bilip onlara sahip çıkması olacaktır.
Saygılarımla.