Mehmet Göncü
18 Şubat 2010
Çiğköfte, ilimize ait otantik yemeklerden biridir.
Çok lezzetli ve besleyicidir. Kaliteli malzeme ve yoğuran da usta olunca, çiğköftenin tadına doyum olmaz.
Çiğköftenin tadı zamanla ilimizin dışında da anlaşıldı ve ülkemizin bir çok kentinde de lüks lokantalarda müşterilere armağan şeklinde ikram edilmeye başlandı.
Bu gelişmeler güzel de bazı işgüzarlar çiğköftenin yanına servis yapılırken, olması gereken; Marul, Domates, Salatalık, Nane ve Turpun dışında bir de limon koymaya başladılar.
Çiğköfte limonla yenmez. Gerçek çiğköftede limon olmaz. Neyse biz ailemizden gördüğümüz gibi çiğköfteyi limonsuz, gerçek otantik yapısıyla yoğurmaya ve yemeye devam edeceğiz.
Çiğköftenin malzemeleri, esmer bulgurdan elde edilmiş köftelik bulgur ve yeterince Urfa isotu, tuz, tarçın, karabiber, kuru ve yeşil soğan, domates salçası ve dövülmüş kara et..
Şimdi bazı okuyucularım, akıllarından geçirecekler. Dövülmüş et ne demektir? Bilmeyenler için söylüyorum; Bizim gençlik yıllarında şimdiki gibi et ezen elektrikli aletler yoktu. Bu nedenle evin hanımı koyun ve kuzudan alınmış kara eti, bazalt bir taşın üzerine koyar ve özel yapılmış et tokmağı ile döve döve yumuşatır ve bu arada da etin sinirlerini, yani kaslarını ayıklar ve uzun bir uğraştan sonra et çiğköfte yapılacak yapışkan ve yumuşak bir kıvama gelirdi. Makinede çekilmiş kıyma etten asla çiğköfte yapılmazdı ve sığır eti de tercih edilmezdi.
Kıymetli okuyucularım, yazımın konu başlığına geçelim ve Hindi etiyle yapılan çiğköftenin faydalarından biraz bahsedelim. Gerçekten hindi eti yapısı gereği hem çok yumuşak ve hem de parazit taşıma ihtimali olmayan bir ettir. Bir yerde okumuştum. Dünyada en lezzetli etin doğada yetişen hindi eti olduğu belirtiliyordu. Ben şahsen, çiğköftenin hindi etinden yapıldığını ve daha çok sağlıklı olduğunu, ilimizde iki dönem Rektörlük görevi yapan Prof.Dr.Sayın Uğur Büyükburç’tan öğrendim.
Sayın Büyükburç’un Rektörlük döneminde Ziraat Fakültesi’nde beyaz hindi yetiştiriliyordu. Tahmin ve umut ediyorum ki; o faaliyet bugünde devam ediyordur.
O Tarihlerde Rektör bey, ben dahil, bir çok köşe yazarını ve muhabir arkadaşları hindi üretim alanlarını ve kafesleri gezdirmiş ve o gezi esnasında da; “Bu hindi etinden yapılan çiğköftede parazit olmaz ve bu etten yapılan çiğköftede çok lezzetli olur” beyanında bulunmuştu.
Gerçekten Rektör bey, bir müddet sonra o gün orada bulunanları şimdiki Balıklıgöl’deki Üniversitesi Konukevine davet etti.
İki ayrı yerde Çiğköfte yoğruluyordu. Bir müddet sonra köfteler ayrı ayrı kaplarda misafirlere ikram edildi ve “Hangi kabdaki köfte hindi etidir?” diye soruldu.
Aramızda çiğköfte yapmada usta olan kişiler dahil, hiç kimse hindi etiyle yoğrulmuş köfteyi ayırt edemedi ancak daha lezzetli olan köftenin hindi etinden yapılmış olduğunu sonradan öğrendik ve hayretler içinde kaldık.
Bu anımı sizlerle paylaşırken, eski Rektörümüz Sayın Prof.Dr.Uğur Büyükburç’u sevgi, saygı, minnet ve şükranla anıyorum.
Kıymetli hemşerilerim, Bildiğiniz gibi, Rusya Federasyonu ülkemizden yarım milyon ton beyaz et talebinde bulunmuş. Bu hususu da göz önüne alarak, yeriniz varsa bir beyaz et kaynağı olan Hindi yetiştirmenizi tavsiye ediyorum. Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…