Cüneyt Gökçe
11 Aralık 2009
Bugünlerde Şanlıurfa’mızın çeşitli noktalarında bulunan ilan tahtalarında veya yaygın ismiyle “bilbordlarda” çok ehemmiyetli bir ilanat okuyoruz:
“IŞIĞIMI ARIYORUM, OKUYORUM.”
“OKUMANIN YAŞI YOKTUR.”
“OKUYAN VE OKUTAN ŞANLIURFA”
Bu ve benzeri cümleleri okuyunca sevinmemek mümkün mü?
Şanlıurfa’nın; nüfus, birikim, miras ve coğrafya bakımından olması gereken yerde olmadığını; hatta o noktanın çok uzağında bulunduğunu gören duyarlı, dinamik ve çalışkan valimiz Nuri Okutan kollarını sıvayarak –tam da soy ismine uygun bir tarzda– bir kampanya başlattı.
Bu kampanya ve seferberlik, her yönüyle desteklenmeye layık bir özellik arz etmektedir.
Mahallesinin, köyünün, beldesinin ve ülkesinin; daha da ötesi neslinin geleceğini; parlak, mesut ve aydınlık görmek isteyen herkesin ve her kesimin bu kampanyaya destek vermesi zorunludur.
Çünkü “geleceğin aydınlığı” bilgi ile doğru orantılıdır. Başka bir deyimle: dünyanın bütün imkanlarının bilgisiz ve cahil bir kimsede toplanması” hiçbir anlam ifade etmez. Zira o, çok kısa sürede bu imkanları tarumar etmeyi pek ala becerir. (!)
Okumak… Her şeyden önce kendimizi, çevremizi ve sorumluluklarımızı bilme ve tanıma adına okumak…
Okumak… Cehaletin zifiri karanlığından kurtulmak için okumak…
Okumak… Kendimizi ifade etmek için okumak…
Ayrıca, dinimizin ilk emri de “Oku!” değil midir?
İlk vahyin ilk ayetine, Alak suresinin baş tarafına, Hz. Peygamber’e inen o kutlu cümleye kulak verelim:
“Yaratan Rabbinin adıyla oku.”
Oku, O’nun adına; senin iki cihan saadetini temin edecek her şeyi oku… Yeter ki, O’nun adına olsun.
Yüce Allah bizi seviyor, cehalet bataklığından ve bilgisizlik çukurundan kurtulmamızı istiyor. Hatta bu hususa bir sonraki ayette işaret ediliyor:
“İnsanı rahim cidarına yapışan bir hücreden yaratan…”
Bu ayette yer alan ve “rahim cidarına yapışan bir hücre” olarak tercüme edilen, ayrıca sureye de ismini veren “alak” sözcüğü, “ilgi ve sevgi” anlamlarına da geliyor. Yani: “İnsanı sevgiden yaratan. Rabbinin adıyla oku…” Evet, Yüce Allah bizi seviyor, koruyor, kolluyor ve okumamızı emrediyor. Hem de Hz. Peygamber’e inzal buyurduğu ilk emirde.
Yapmamız gereken öncelikli görev, okumayı alışkanlık haline getirmektir. Boş vakitlerimiz de okumak değil; okumaya vakit ayırmak zorundayız. Okumak, boş vakitte hatırlanacak kadar basit bir şey değildir. Zaten planlı ve programlı insanın sözlüğünde “boş vakit” diye bir kavram yoktur. O, vaktinin değerini bilir ve her anını değerlendirir.
Işığımızı bulmak ve okumayı bir hayat tarzı haline getirmek dileğiyle…