Ali H. Demir
21 Ekim 2009
Eğitime dair tartışmalar ülke çapında yapılan değişik düzeylerdeki sınavlar sonrası adeta saman alevi gibi bir anda parlayıp kısa sürede de yok olup gidiyor. Bu durum eğitime dair sorunların çözümü önündeki en büyük engellerden birisi olarak sayılabilir. Eğitim, sonuçları uzun sürede alınan toplumsal düzeyde ancak bireye yönelik faaliyetler olması, yokluğu veya eksikliği bir anda hissedilememesi, insan yaşamı için birincil öneme sahip bir unsur olmaması gibi nedenlerden dolayı çok da şiddetli bir şekilde ele alınamamaktadır. Bu durum eğitim faaliyetleri açısından önemli bir handikap olarak görülebilir. Eğitim faaliyeti sistemli bir faaliyet olduğu için çok daha geniş bir bakış açısı ile de ele alınması gerekiyor. Eğitim bireye yönelik bir faaliyet olmakla birlikte her zaman doğrudan bireyin çabasına bağlı bir faaliyet olarak da görülememektedir. Özellikle pek çok kişinin eğitim denilince düşündüğü örgün, sistemli, programlı, birey dışı unsurların büyük etki, yetki ve sorumluluk taşıdığı okulda eğitim faaliyetleri söz konusu olunca bu durum çok daha fazla öne çıkmaktadır. Örgün, sistemli, planlı, programlı eğitim faaliyetleri eğitim sistemi adı altında kurumlaşmış yapıların işi olarak görülmektedir. Dolayısıyla eğitime dair tartışmalar aslında doğrudan eğitim sistemini de ilgilendiren tartışmalardır. Eğitim sistemine dair yapılacak tartışmalar ise sistemin başarısına yönelik önemli kazanımlar sağlayabilir.
Başarılı bir sistemin niteliklerine dair fikir üretenlerin üzerinde birleştikleri net kriterler olmamakla birlikte başarılı sistemlerin özelliklerine bakarak bir takım kriterlerden söz edildiği görülmektedir. Başarılı bir sistem kavramı ele alınan sistemlerin özelliklerine göre değişmekle birlikte hemen tüm sistemlerde amaca hizmet etme birinci önceliğe sahiptir denebilir. Kurulmuş olan bir sistem amaçları doğrultusunda çalışıyorsa böyle bir sisteme başarılı denebilir. İçinde bulunduğu diğer sistemlere destek sağlayabiliyorsa, çevredekilerin sorunlarının çözümüne katkı sağlıyorsa yine böyle sistemler başarılı olarak nitelenebilir. Sistemi oluşturan parçaların ortaya çıkan çalışmadan yarar sağlaması sistemin iç çevresine yönelik bir getiri sağladığı için bu yönden de yine başarılı diye nitelenebilir. Yaşadığımız çevrede birçok sistemler vardır. Bu sistemler içinde canlı organizmaların sahip olduğu sistemler en mükemmel sistemler olarak görülür. Toplumsal sistemler de bir bakıma canlı organizmalardaki bu mükemmeliyet dikkate alınarak analiz edilmeye çalışılır.
Eğitim sistemi de bu yönüyle toplumsal sistemler içinde var olan sayısız sistemden birisidir. Toplumsal sistemler toplumun işleyişine etki etme gücüne sahip toplumsal düzeydeki kurumsal yapıların büyük oranda etkisinde işlevlerini yerine getirirler. Toplumsal yaşam devlet adı verilen bir bakıma en büyük sistemin işleyişinden büyük oranda etki altında yaşamaktadır. Her toplumsal varlık devlet adı verilen kurumsal yapıların yönlendirmesine ihtiyaç duyar. Devlet kavramı günümüzde çok daha fazla ve güçlü şekilde ön plana çıkmıştır. Bu nedenle devlet denilen yapının işleyiş şekli toplumsal yaşamın işleyiş şekli üzerine büyük etkiye sahiptir. Devlet kavramı dünya üzerindeki her toplumsal yapının tarihsel, toplumsal, siyasal, kültürel arka planından büyük oranda etkilenmektedir. Bazı toplumlarda bireylerin özgür iradelerine geniş hareket sahaları bırakılıp bu özgür iradeyi destekleyici toplumsal yapılanmalara devletler eliyle kolaylık sağlanırken bazı toplumlarda devlet daha aktif hale gelerek yapılması gereken birçok işi üzerine alıp bireyleri kendi istediği yönde kullanmayı tercih edebilmektedirler. Bu durumda bireyin öncelendiği toplumsal yapılarla toplumun, dolayısıyla devlet kurumunun öncelendiği toplumsal yapılar arasında büyük farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bireyin öncelendiği toplumsal yapılarda özgürlükler, teşebbüsler, yapılanmalar daha çok bireysel inisiyatife öncelik verilirken tersi durumdaki yapılarda kurumsal yapıların aldığı kararlara, kurumsal inisiyatife öncelik verildiği görülmektedir. Toplumsal yapılanmanın özelliğine göre kurumsal yapıların işleyişinde de önemli farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Kurumsal yapıların işleyişi doğal olarak toplumsal yaşamı da büyük oranda şekillendirmekte sonuçta böylesi bir ortamda yetişen birey de potansiyelini içinde bulunduğu toplumsal çevrenin elverdiği imkânlar ölçüsünde kullanabilmektedir. Toplumsal çevre bireyi yönlendirirken, birey de toplumsal çevrenin yaşaması için gereken şartların devamını sağlamaktadır. Böylesi bir kısır döngü devam edip gitmektedir.
Toplumsal yapılar kişilerden büyük oranda bağımsız, kişinin yaşam süresinden daha uzun yaşam süresine sahip, kişilerin etki gücünden daha büyük bir güce sahip olduğu için bireylere göre daha güçlü bir konumdadır. Bu güçlü konum toplumsal yapıların değişmesini de güçleştirir. Bireyden çok kurumsal yapıların öncelendiği toplumsal yapılarda bu değişim çok daha güçtür.
Ülkemiz de bu yönüyle bireyden çok toplumun veya devletin öncelendiği bir bakış açısının hâkim olduğu bir toplumsal yapıya sahiptir. Bu bakış açısında devlet veya toplum daha önemli görülmektedir. Bireyin geri plana atılması bireylerde öğrenilmiş çaresizlik durumunu yaratmakta dolayısıyla toplumu oluşturan bireylerde ümitsizlik, atalet, duyarsızlaşma, toplumsaldan daha çok bireysel amaçlarına ulaşmayı önceleme düşüncesini güçlendirmektedir. Bu ruh halinin egemen olduğu toplumsal yapılarda gemisini kurtaran kaptan anlayışının yaygınlaşması devletle birey arasında çözümü güç sorunların doğmasına yol açmaktadır. Bu anlayış ise toplumsal yaşam için adeta dinamit etkisi yaratmaktadır.
Toplumsal hayatın içinde yaşanan her tür sorun gibi eğitim sorunu da toplumsal yapıdan, toplumsal yapıyı etkileyen kurumsal yapılardan bağımsız değildir. Eğitim sorunlarını ilgili olduğu diğer alanlardan bağımsız ele alarak çözebilmek mümkün değildir. Eğitim sorununu ele alacaksak eğitimin etkilendiği kurumsal yapıların işleyişini, verimliliğini, düzenini de, toplumsal yapının tüm unsurlarının da ele alınması gerekir. Ne olacak bu eğitimin hali diye düşünüyorsak ne olacak bu devletin hali, devlet sisteminin hali, yönetim sisteminin hali, yasama, yürütme belki yargı sisteminin hali, merkez ve taşra teşkilatı yapılanmasının hali, bu yapılanmalara personel seçme sisteminin hali, seçilen personelin değerlendirilmesi, geliştirilmesi sisteminin hali gibi daha birçok hallere bakmak, bu hallere dair konuları düşünmek gerekmektedir. Bu gereklilikleri yerine getirmeden ortaya konulacak eğitime dair her çaba köksüz, sonuçsuz ve boşa çıkacak türde olacaktır. 19.10.2009
Soru, görüş ve önerileriniz için…
Ali Hikmet DEMİR