Av. İzzet Doğan
29 Ocak 2022
85 yaşında hayatını kaybeden Türk Yahudi Toplumu Onursal Başkanı Bensiyon Pinto anılarını yazdığı “Anlatmazsam Olmazdı” adlı kitabında bakın ne diyor;
“Dini bir azınlık olduğumuzu pek anlamazdık. Herkes tanıdıktı. Dar bir çevrede hem dindaşlarımızla yaşamak hem de geniş toplumla (Müslüman Türkler) ve diğer dini azınlıklarla kardeş gibi yaşamaktan olsa gerek kimliğimiz üzerine çok düşünmezdik.
Kimse de bize düşündürmezdi. Herkes o kadar iç içeydi ki hangi bayram Morislerin, hangisi Yorgoların, hangisi Mustafaların bilmezdik, ayırt etmezdik. Bayram, adı gibi bayramdı işte. Bazı bayramlar boyalı yumurtalarla, bazı bayramlar içi şekerli mendillerle, bazı bayramlar da hamursuzla geçerdi. Hepsinden nasibimizi alırdık. Hep beraber yaşamaya o kadar alışmıştık ki birbirimiz olmadan yaşayabileceğimiz bir mahalle düşünemezdik.
Şimdi ise herkes farklı bir ad duyar duymaz hemen karşısındakinin dinini soruyor.”
Pinto herkesi kucaklayan o güzel, o içten ve bilge tavrını sürdürüyor:
“inancımız farklı olsa da, biz bu topraklarda doğduk, buranın gelenekleriyle büyüdük, kaynaklarıyla beslendik,
sevinç ve kaygılarımızı bütün toplumun bireyleriyle paylaştık. dünyanın neresinde olursak olalım, biz her zaman Türk’üz! Aynı inançtaki başka ülkelerin insanları, onların düşünce ve eylemleriyle bizi özdeşleştirmeyin!”
Yaklaşık 13 yıl boyunca yahudi cemaatinin liderliğini yapan Bensiyon Pinto’nun cenaze törenine Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız, Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Burak Elmas, eski Başbakanlardan Tansu Çiller, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, tarihçi ve yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın yanı sıra ailesi, yakınları ve çok sayıda sevenlerinin katılması boşuna değil.
Onu anlatırken: “Bensiyon, toplumumuzun nadiren yetişen gerçek yıldızlarındandı. Bir düzen ve disiplin adamı, kurumları en uygun biçimde örgütlerken kişilerin potansiyelini isabetle değerlendirip etrafındakileri en verimli olabilecek bir biçimde çalıştırmayı becerebilen, gerçek lider yapılı, gönül almasını bilen ve gereğinde babacan tavırlarla davranabilen biriydi.
Türkiye’nin esenliği ve ilerlemesi yolunda olağanüstü gayretler gösteren gerçek bir yurtsever olarak ülkemize ve toplumumuza hizmeti de asla unutulmayacaktır.” diyen hahambaşı İsak Haleva, acısının çok derin olduğunu söyledi.
1974 yıllarında İskenderun da Rum Cemaat Lideri olan bir gazeteci ile tanıştım. Kısa bir süre dostluğumuz oldu. Akşamları birlikte yemek yer konuşurduk. O günlerde Kıbrıs olaylarından ötürü biraz huzursuzdu. İki oğlunun İspanya’da üniversitede okuduğunu ve eşinin de onların yanında olduğunu söylemişti. Bir akşam çocuklarının İspanya’da ki resimlerini gösterdi. İki çocuğunda yatak başlarının yanındaki komodinin üzerinde Türk bayrakları vardı. Sonra gözleri buğulandı ve bana: “Bize gavur demeleri bizi çok üzüyor, oysa biz de Allah’a inanıyoruz. Bu dinlerin Tanrıları aynı” dedi.
Daha önce hiç düşünmemiştim dediklerini. Sonradan gavur sözcüğünün anlamını aradım. Gerçekte ve bilimsel anlamda gavur dinsiz olan, Tanrıya inanmayan kişi demekti.
Fakat halk arasında Türk ve Müslüman olmayan ve Türklere ve Müslümanlara zararı dokunmuş istenmeyen kişilere de yanlış olarak gavur deniliyordu.
Türkler genel olarak el betteki Müslüman bir toplumdur. Ancak her Müslüman Türk değildir.
Pinto bu hususu İsrail yöneticilerini kastederek dile getiriyor:
“Ben Türk isem benim başbakanım Türkiye’nin başbakanıdır. Bu adamların Yahudi olması, onları benim devlet adamım yapmaz; dindaşım yapar. Kimse Türklüğümden bir şey alamaz. Milliyetçiyim. Kendine ‘Türk’ diyen herkesi sarıp sarmalayan bir Atatürk milliyetçiliğidir bu.”
Evet dindaş olmak başka, Türk olmak, kendini Türk hissetmek, Türkle yazgı birliği yapmak başka bir şeydir.
Jak Kamhi de Yahudi idi. Ama onlar kendilerini hep Türk Yahudileri diye bildiler. Her yıl olduğu gibi 1990 yılında da Amerika da Ermeni soykırım tasarısı gündemdeydi. Jak Kamhi, arkadaşları ve bir kısım işinsanı kongrede lobi faaliyetinde bulundular ve Yahudi lobisinin desteğini alarak çok başarılı oldular.
1991 yılında Dışişleri Bakanlığı Jak Kamhi’ye Üstün Hizmet Ödülü verdi.
Her hizmet veren insan gibi Jak kamhi’nin de ülkesine yaptığı hizmet unutulur mu?
II. Bayezid, Elhamra Kararnamesi ile İspanya’yı terk etmek zorunda bırakılan Yahudilere kucak açmış, üstelik Kemal Reis komutasında Osmanlı donanmasını İspanya’ya göndererek, 150 bin Yahudi’nin güvenle, Osmanlı topraklarına ulaşmasını sağlamıştır.
Ben 1974 yıllarında Siirt’teydim. Ara sıra askeri tugayın gazinosuna giderdik. Günün sonunda biz adliyeden, subaylarda kıtadan döner gazinoda sohbet ederdik, kimileri de oyun oynardı. O sırada esmer zayıf bir yedek subayla tanıştık. Adı Dr. İsak’tı. Karşılaştığımızda selamlaşırdık ama yakın bir dostluğumuz olmadı. Gazinoda bir akşam bir eğlence gecesi düzenlenmişti. O gece el ele tutuşarak salona giren yalnızca Dr. İsak ve eşi olmuştu.
2015 yılında bir Yahudi arkadaşla tanıştım. O günden sonra ilk kez bir Yahudi vatandaşımızla bugünlere taşınan bir dostluğumuz oldu. Halen de bir müslüman Türk hanımla evli. Onun da ailesinin Osmanlı zamanında İspanya’dan Türkiye’ye geldiğini sanıyordum. Ancak O’nun verdiği bilgiye göre kök ailesi Fatih Sultan Mehmet zamanında Türkiye’ye gelmiş ve Bursa’ya yerleşmişler. O günden beri o aile kökleri Türkiye’de yaşamış, kurtuluş savaşının içinde olmuş.
İşte bu nedenle de şimdi toprağı bol olsun, Pinto’nun: “inancımız farklı olsa da, biz bu topraklarda doğduk, buranın gelenekleriyle büyüdük, kaynaklarıyla beslendik,.. dünyanın neresinde olursak olalım, biz her zaman türk’üz!” sözlerinin ne kadar doğru olduğunu daha iyi anlıyoruz.