Remzi Mızrah
16 Temmuz 2009
Tarihsel süreç içerisinde şehirler dış tehlikelere karşı korunmak amacıyla şehri içerisine alacak şekilde, bir anlamda şehrin yerleşme sınırını da belirleyen duvarlar örmüşlerdir.
Sur adı verilen bu korunma duvarları; bir şehrin geçmiş dönemlere ait düşünce sistemi, sanat zevki, bitki ve hayvan zenginliği bakımından önemli verilerini bugüne taşıyan kalıtlar olmuşlardır. Bu mimari unsurlardan Anadolu’da yüzlercesi mevcuttur.
Urfa, savunma duvarlarıyla tahkim edilmiş önemli şehirlerden biridir.
Urfa şehir surlarının inşa tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber V. Yüzyılın başlarında mevcut olduğu kimi kaynaklara dayanılarak söylenmektedir.
VI. Yy.da yaşayan tarihçi Procopius’un surlardan söz etmesi, yapının daha önceden var olduğunu kanıtlamaktadır.
Şehir surları çeşitli dönemlerde depremler sel baskınları ve savaşlardan dolayı büyük zarar görmüştür. Çeşitli dönemlerde onarımlarda geçiren Urfa şehir surlarından; Beykapısı’ndaki Mahmutoğlu Kulesi ve Harrankapı, Bedendibi, Samsat Kapısı ve el-Ruha Oteli’nin hemen önünde bulunan ve birçok kimsenin ne olduğunu bile bilmediği yer yer duvar kalıntıları günümüze gelebilmiştir.
Sağlamlığıyla ünlü ve hakkında Selçuklu sultanı Alparslan’ın İran’a götürmek üzere surdan bir taş koparanı ödüllendireceği şeklinde bir rivayet bile anlatılan bu surlardan günümüze kalan tek burç olan Mahmutoğlu Kulesini kurtarmak mecburiyetindeyiz.
Duvarları koruyup ta ne yapacağız diyenlere Konya şehrinin tam orta yerinde Alaaddin Tepesi’nin hemen yanında beton korunaklarla sağlama alınmış “Alaaddin Sarayı’nın tek bir duvarını” örnek vermek istiyorum.
Sur duvarlarının son kalıntıları yıkılıp otopark yapılıyor. Otopark yapılacak çok yerimiz var, lütfen Urfa surlarının son izlerinin bu kadim şehirden silinmesine izin vermeyelim.