Mehmet Göncü
25 Mart 2009
Beşincisi İstanbul’da yapılan Dünya Su Forumu’nda, büyük ülkemle gerçekten gurur duydum.
16 Mart – 22 Mart 2009 günleri arasında ülkemizde yapılan bahse konu forma 3 Cumhurbaşkanı, 5 Başbakan, 3 Prens, yüzlerce Bakan, binlerce bilim adamı ve davetli katıldı.
Forma katılan otuz bine yakın misafir Sütlüce ve Eyüp semtindeki modern ve büyük Kongre salonlarında ağırlandı. Konunun önemine göre düzenlenen Bilimsel ve Akademik sunumların icra edildiği formun ardından tarihi Çırağan Sarayında yapılan ağırlamalarla tarihi kentimiz İstanbulumuzda 30 bin kişiyi aksaksız bir şekilde karşılayan ülkemin güzel insanlarıyla gerçekten gurur duydum.
Göğsümüzü kabartan bu tarihi organizasyonda emeği geçen herkesi yürekten kutluyor ve teşekkürlerimi arz ediyorum.
Formun içerik mesajında belirtildiği gibi, tek kelime ile; “Su yaşamın kaynağıdır”. Canlı hayatın başlangıcı olan su, yaşamın devamı için de olmazsa olmazdır.
Bu nedenle; su, canlılar için hava ve güneş gibi bir yaşam hakkıdır, azizdir ve kutsaldır.
Bilindiği gibi, yerküremizin dörtte üçü suyla kaplıdır. Ancak içilebilinir tatlı su miktarı ise en iyimser tahminlere göre yüzde iki buçuk civarındadır.
Bu gün dünyamızın insan nüfusu 6,5 milyar sayısına ulaşmıştır. Bu nedenle, başta içme, temizlenme olmak üzere, tarım ve sanayi için tatlı su ihtiyacı çok çok artmıştır. Onun için insanlık alemi, sınırlı olan su kaynaklarını israf etmeden ve kirletmeden kullanmak zorundadır.
Ülkemizde 26 nehir havzası, 45 adet 10 kilometrekare yüzey alandan büyük göl havzaları ve yıllık 510 milyar metreküp yağış periyoduyla hele özellikle sınır aşan sularımızdan olan Dicle ve Fırat nehirlerimizle adeta Ortadoğu’nun can damarı ve hayat kaynağıdır. Ayrıca Kuzey Yarımküredeki Anadolu Yarımadasının konumu itibariyle yer küredeki en zengin yer altı su kaynaklarına da sahiptir.
Şanlıurfamızın gerek içme suyu ve gerekse tarımsal alanlardaki ihtiyacı Fırat nehri üzerindeki Atatürk Barajı’ndan temin edilmektedir. Ancak bu kaynakları gözümüz gibi ısraf etmeden ve erozyon tehlikesine maruz bırakmadan kullanmalıyız. Ancak görünen o ki; hem içme suyu kullanımında, hem de tarımsal sulamada büyük bir israf söz konusudur. Suyu sınırsız sanmak bir gaflettir. Suya geç kavuşan Urfalı hemşerilerimizden suyu kullanırken, Çevre, Orman ve Tarım Bakanlıklarının uyarılarını dikkate almalarını istirham ediyoruz.
Bu hassas konu laf ve temenni ile geçiştirilemez. Ayrıca birey olarak da ben ne yapabilirim demek gibi bir lüksümüzde yoktur.
Unutmayalım ki; su canlıdır ve mutlak bir hafızası vardır. Kendisini hor kullananları, israf edenleri ve kirletenleri asla af etmez. İntikamı da gayet acımasız olur. Bilinen bir gerçektir ki; doğadaki suyu üreten ve dönüşümünü sağlayan bitkilerdir, bitkileri üretmekse mevcut canlılar vasıtasıyla meydana gelir. Biz insanlar ise düşündüğünü düşünebilen tek canlıyız. Onun için en çok bitki üretmek de bizim görevimizdir.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…