Ebru Okutan Akalın
20 Şubat 2009
Mehmet Oymak kimdir? Biraz kendinizi anlatabilir misiniz?
Tabii bir biyografisi var insanın. Buna biyolojik hayatta diyebiliriz. Doğdu, büyüdü belli bir yaşa geldi. Neticede yaşam tamamlanıyor. Ben kendi hayatıma şöyle bir baktığımda Urfa’yı görüyorum hep. Gerçekten böyle. Urfa’da yaşayan herkesin bir bağı vardır Urfa’yla ama benim ki biraz daha farklı. Özellikle öğrenciliğimizde Urfalı öğretmen çok azdı. Urfa Lisesinde okurken benim hiç unutmadığım bir olay yaşandı. Bir gün sınıfta ders sırasında bir arkadaşımız kalktı bir soru sordu. Hocamız çok sinirlendi ve arkadaşımıza hakaret etti. Bir arkadaşımızda kalktı neden hakaret ediyorsunuz diye tepki gösterdi. Çünkü arkadaşım çok terbiyeli bir öğrenciydi. Sonradan sorduk ne yaptı arkadaşımız size diye. Hocamız öğrencinin soru sorarken önünü iliklemediğini söyledi. Ama hocanın o kadar büyük bir tepkisi oldu ki biz bir anlam veremedik. Burada çok ince bir çizgi vardı. Sorun birbirini anlamama olayıydı. Çünkü hocamız yabancıydı ve onu anlamadığı için bu sorun yaşanmıştı. Bu olayla ilgili arkadaşlarla aramızda konuşmuştuk. Eğer hocamız Urfalı olsaydı o öğrenciyi anlardı diye düşündük. Bizde o günden sonra eğitimimizi tamamlayıp Urfa’ya dönerek hizmet etme kararı aldık. Bu olay benim hayatımda bir dönüm noktası olmuştu. Hayatın böyle bir döneminde ben Ankara’ya gittim. Bazı arkadaşlarımda İstanbul’a gitti.
Tahsilimiz bittiğinde 20-25 kadar arkadaşımızla Urfa’ya döndük. Biz bu arkadaşlarla birbirimizden kopmadık ve hep amacımız Urfa’ya hizmet oldu. Çeşitli kültür sanat faaliyetlerinde bulunduk. Hayallerimizden biri tarihi Harran üniversitesini tekrar hayata kazandırmaktı. O zamanlar genç yaşlardaydık ve Harran halk arasında mahrumiyet yeri olarak biliniyordu. Ancak tarihte öyle değildi. Harran eşittir; ihtişam, medeniyetti. Tanıtmak için çalışmalara başladık ve bir dernek kurduk. Adı da Harran Üniversitesi Kurma Derneğiydi. Bir gazete çıkardık adı Harran Üniversitesi Gazetesiydi. Harran Spor kulübünü kurduk. Harran kitap evini açtık. Bir seri Harran isimli faaliyet yaptık ve insanlar Harran nedir diye merak etmeye başladı. Spor kulübünde, masa tenisi ve voleybol çok başarılıydı. Voleybolda her sene Urfa’da şampiyon oluyordu. Bir gün bir maçta karşı tribünden bağırıyorlardı. Bu Allahın çölünden gelenler bizi yeniyorlar diye. Onlar oyuncuların Harran’dan geldiğini sanıyorlardı. Tabii kitaplaştırmayı istediğim çok güzel günlerdi onlar. O zamanlar Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesinin Dekanı Diyarbakır’ın Rektörü idi. Bir gün bana baktı ve “Bir Üniversiteyi kurdurmak çok zordur. Ama bu inanç size kurdurur” demişti. Çok zarif bir insandı. Hakikaten de Üniversite kuruldu ve alt yapısında bizim de bu gibi çalışmalarla katkımız oldu.
Diğer bir yandan halk oyunları benim ilgilendiğim bir alandı. 1970-80 arası halkoyunları unutulmak üzereyken yaptığımız çalışmalarla yeniden canlandı. Ekibimiz Türkiye birincisi oldu. 2-3 sene gibi bir süre tiyatroculuk çalışmalarım da oldu. Restorasyon ve Urfa taşı oymacılığıyla çok ilgilendim. Hatta taş işlemesini ustasından öğrendim. Nasip oldu 10’dan fazla eserin restorasyonuyla ilgilendim. Belediyeye ait olan Beyaz Sarayı, Harran Üniversitesi Osman bey kampusundaki Feyzullah Bey Konağı restorasyonunu yaptıklarımdan bazıları. Kısacası Urfa’nın değer kabul ettiğim tüm alanlarına el attım.
Asıl yaptığım şeyde Urfa’nın tarihten gelen değerlerini yazıya geçirmek oldu. Biz 20 yıl önce Urfa’yla ilgili makale bile bulmakta zorlanırdık. İlk çalışmalara Hz.İbrahim ile başladım. 1980-90’a kadar İnternet yok, ulaşım şimdiki gibi kolay değildi. Ben bir makalenin fotokopisini bile 3 ayda zorla getirtebildim Amerika’dan. Zorluklarla da olsa neticede Hz. İbrahim ile ilgili kitabımı 1990 yılında yayınlayabildim. Daha sonra onu zenginleştirdim.
Urfa ağzı üzerine dil çalışması yaptım. Orada da Urfa atasözleri ve deyimlerini derledik. 800 civarında atasözü ve deyimi kayda geçirmiş olduk. Yani nerede Urfa biz oradaydık. En son çalışmamda da Urfa tarihini hazırladık. Prof.Dr. Mehmet Çelik başkanlığında akademisyenlerden oluşan 8 kişilik bir ekiple Urfa tarihini hazırladık. 8 cilt olan “Edessa’dan Urfa’ya” adlı kitabın ilk 2 cildi çıktı. Atılım Üniversitesi’nin yayınladığı kitap İngilizceye de çevrildi ve tüm dünyaya dağıtımı yapılacak.
Bundan da çok mutluyum kısacası tüm yaşamımı Urfa’ya adadım.
Peki, siyasete geçişiniz nasıl oldu?
Aslında siyasete aktif olarak dahil olmayı hiç düşünmemiştim. Ancak bir taraftanda siyasetin içindeydim, partilerle hep ilişkim oldu. Neticede bir şehrin entelektüeli olma iddiasında olan birisinin o şehrin siyasetiyle ilgilenmesi doğaldır. Ama aday olmak veya seçilmek gibi bir iddiam olmamıştı. Doğrusu ben siyasetin üslubunu ve tarzını hiçbir zaman beğenmedim. Çünkü arkadaşlarımızın yaşadığı sıkıntıları görüyordum. Benim siyasetle ilgilenmem 1965 yılına uzanır. 68 kuşağıyım. Bilindiği gibi siyasetin çirkin bir yüzü vardır. Genelde siyasete girenler kendi artılarıyla ortaya çıkmaktansa rakip kabul ettiği insanların eksiklerini ortaya koymak o yoksa bile karalamak ve iftira etmek suretiyle siyaset yapar. İşte ben siyasetle uğraşan arkadaşlarımın yapılan bu karalamalarla ne sıkıntı çektiğini yakinen biliyordum.
İnanın 84-85’lerdeki seçimlerde aday olan bir arkadaşımızın üzerine atılan iftiralara biz ağlıyorduk. O derece üzücü ve yıpratıcıydı. Ve ben o zaman hep kendime sen siyasetten uzak dur diyordum. Tabii bu bir yere kadar sürdü. Daha sonra arkadaşlarım çeşitli görevlerde bulundular. Onların yaptıklarını beğenmemek anlamında değil ama bazı noktalarda ben olsaydım farklı hareket ederdim dediğim konular oldu. Beraber çalışmaya başladığım arkadaşlarım artık siyasetten çekilmeye başladılar. Yani aramızda bir rekabet havası kalmadı ve ben acaba bu defa ben mi niyet etsem diye düşündüm. Özellikle belediye için hazır olduğuma inandım. Ve 2004 seçimlerinde Belediye Başkanlığı için AK Parti’den adaylık müracaatında bulundum. Benim siyasi yaşama attığım ilk somut adım o döneme denk gelir. Orada 19 arkadaş müracaat etmişti. Nasip bir arkadaşımıza oldu ve seçilmeyen tüm arkadaşlarımızda onunla birlikte hareket ettiler.
Ben daha sonra siyasetin Urfa ayağıyla ilgilenmeye devam ettim. Yani siyasette Urfa’ya neler yapabilirim sorusu hep gündemimde oldu. Cevabını dürüstçe verirsem güzel şeyler yapabilirim diyebilirim. Neden diye sorarsanız… Urfa’yı çok iyi biliyorum, hem Urfa’nın günlük yaşamı içerisindeyim, aksayan yönlerini biliyorum. Pek araba kullanmam sokak sokak tanırım Urfa’yı akşam lisesinde öğretmenlik yaptım böylece neredeyse her evde bir öğrencim var. Onlarla kurduğum diyaloglar dolayısıyla gençlerin de sorunlarını ve beklentilerini biliyorum. 8 sene Belediye Başkan Yardımcılığı yaptım. O dönemde boş durmadım. Gece 2’de eve gider sabah 6’da evden çıkardım yine sokak sokak gezerdim. Hatta bu yoğun çalışmalarımla ilgili bir anım var paylaşmak isterim. Kızım var Esra sizin yaşıtınız. Ben Belediye Başkan Yardımcılığı yaptığım dönemde küçüktü. Hal pazarının yerini yapıyoruz, o da oradaydı. “Baban ne iş yapıyor” diye sormuşlar. Çocuk aklı işte “Babam kanalda çalışıyor” diye cevap vermiş.
5 yıl sonra Üniversite kuruldu orada meslek yüksek okulu müdürlüğü yaptım. O da ayrı bir kazanç oldu benim için. Yani hem Urfa’yı tanıma hem de birikim açısından bir yere geldiğime inanıyor ve bundan sonra Urfa için bir şeyler yapabilirim diye düşünüyorum. Zaten o yüzden bu yola çıktım.
Peki, sizce Urfa’nın en önemli sorunları neler ve çözüm noktasında ne gibi projeleriniz var?
Şimdi tabi sorunları kategorize etmek lazım. Birisi günlük belediye hizmetleridir. Temizlik, ilaçlama, su hizmetleri, zabıta hizmetleri gibi aksamaması gereken hizmetlerdir.
Diğeri de şehre kimlik kazandıracak projelerdir. Ben şahsen şehirlerin kimliği olmalı diyorum. Yani bir adamın gözünü kapatıp şehrin ortasında gözünü açtığınızda nerede olduğunu tahmin edebilmeli. İşte o şehir o zaman kimliklidir.
Bana göre bunu Urfa’nın eski kısmını tarihi kimliğiyle muhafaza etmeyi sağlayarak başarabiliriz. Bu hedefe de eski Urfa dediğimiz yerlerde tekrar bir düzenlemeye giderek ulaşabiliriz. Urfa’ya gelen turistler 100-150 yıl öncesine gitmelidir. Bunun bize en büyük getirisi son yıllarda yükselen değer olan kültür turizminin şehrimizde canlanması olur. Kültür turizmini çok önemsiyorum çünkü bununla ilgilenen insanlar hem entelektüel birikimi olan hem de maddi olanakları iyi seviyede olan insanlardır.
Eğer biz Urfa’nın kültürel mirasını öne çıkarabilirsek, tanıtımlarla birlikte öyle bir Urfa olacak ki belki Urfalı kendi evini pansiyona dönüştürecektir. Bu da tüm ailenin kalkınmasına neden olacaktır. Gelen turistler de Urfa’nın yemeğini, kültürünü ve yaşamını canlı olarak yaşama şansına erişecektir. İşte ben inanıyorum ki o zaman Urfa’nın namı dünyada duyulacaktır. Bunu Vilayet, Vakıflar ve Belediye’nin işbirliğiyle yapabiliriz. Böylece kültürel mirasımızı yeni nesillere aktarıp şehre çok önemli bir ekonomik katkıda da bulunabiliriz. Şu anda sanayide çok önde bulunan komşumuz Gaziantep bile kültür turizmine yöneliyor. Urfa 11.500 yıllık bir şehir. Dünyanın gözü bu tarihi saptamamıza neden olan dünyanın en eski dini tapınağı Göpeklitepe’deyken biz oradan yakaladığımız bu yükselişi sürdürebilirsek Urfa’nın önünü kimse kapatamaz.
Turizm dışında bir diğer konuda şehrin büyümesinin önü açılmalıdır. Şimdi Urfa’nın çoğunluğu gecekondu ağırlıklıdır. Şehrin açılabilmesi için bunların ıslahı çok önemlidir. Bu konuda AK Parti’nin uyguladığı Kentsel Dönüşüm Projesini hayata geçirmeye çalışacağız. Böylece gecekondu semtlerimizi de yaşanır bir hale getirebiliriz. Urfa’nın gelişimi açısından bu çok önemlidir. Çünkü Urfa’nın neredeyse %80-85’i gecekondu, geriye kalan kısmı imarlıdır. Bu imarlı dediğimiz alanda bile birçok eksik vardır. En önem verdiğim 2 konu bu. Yeni cazibe merkezleri oluşturulmalıdır. Germuş köyüne yakın bölge bu bahsettiğim yeni yapılanmaya çok uygun bir bölge. Buranın alt yapısı tamamlanmalıdır. Bu şekilde şehrin üzerindeki baskıyı kaldırabiliriz. Yeni cazibe merkezleri Urfa’yı hem imar açısından hem trafik açısından rahatlatacaktır.
Çok katlı otoparklar yapılmalıdır. Park sorununu çözmek için bu çok önemli. Bunu da yerin altına otopark yaparak sağlayabiliriz. Örneğin Haşimiye Meydanında. Bu orada ki ekonomiyi de canlandıracaktır.
Peki, uzun süredir tartışma konusu olan bir stat projesi var bu projeye nasıl bakıyorsunuz?
Şimdi Valiliğinde kendine göre projeleri var. Ben Sayın Valimizle kısa bir görüşme yaptım. Mevcut Valiliğin yerini yıkıp meydan yapmayı planlıyor. Bana göre çok doğru bir proje yine eski Köy Hizmetleri’nin yerine bir site yapılması planlanıyor bu projeyi de beğendim. Stat projesini görmedim öncelikle incelemem gerekiyor. Böyle önemli projelerde halka ve sivil toplum örgütlerine sorarak hareket etmeyi daha doğru buluyorum. Ben halkın tercihlerine öncelik vereceğim.
Belediye Başkan’ı Dr.Ahmet Eşref Fakıbaba’nın tekrar aday gösterilmemesinden ötürü AK Partiye ve özellikle 7 Milletvekiline büyük bir tepki var. Mehmet Oymak’ta bu tepkinin ortasında kaldı. Halk arasında 7 vekilin sizi tercih etmesi sizin onların isteğine göre hareket edeceğiniz yorumuna neden oldu. Bu konuyla ilgili siz ne diyeceksiniz?
Ben o konuda doğrudan taraf değilim. Oymak’ı tanıyanların bu şekilde konuşması mümkün değildir. Körü körüne kendisine söyleneni yapmak medeni bir insana yakışmaz. Ben vekillerin benden böyle bir şey beklediğini de düşünmüyorum. Ayrıca beni 7 vekil istedi diye bir durumda söz konusu değil. Çünkü AK Parti adayını seçerken birçok süzgeçten geçiriyor. Bana göre şöyle bir anlam kayması var. AK Partinin aday belirlerken yaptıkları gözden kaçırılıyor. Öyle bir manzara var ki sanki Belediye Başkanlarını Milletvekilleri atıyor. Kesinlikle böyle bir şey yok. AK Partinin merkez yoklaması sistemi bir kanaldan çalışmıyor. Bir defa teşkilat yoklaması yapılıyor. Eski Başkandan memnun musunuz diye soruluyor. Yine aynı soru yeni aday adayları içinde aynı şekilde geçerli.
Bir diğer kaynak ise çeşitli noktalarda araştırma yaparak gerçekleşiyor. Adayın bizzat kendi geçmişine bakılıyor. Nedir,neler yapmış değerlendiriliyor. Bir de STK ve kanaat önderlerine, şehirde düşünen ve üreten insanlara doğrudan soruyorlar. En sonunda Miletvekillerine soruyorlar. Dolayısıyla 5-6 kanattan ulaştıkları bilgilerle bir sonuca varıyorlar. Ama sanki bunların hiç birisi yokta beni vekiller seçmiş gibi bir kanaat var. İşte anlam kayması bana göre o. Dolayısıyla burada ben şöyle düşünüyorum. Benim şahıslarla hiç bir problemim, sıkıntım yok. Neticede demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Yerel seçimler 5 yılda bir yapılıyor. Bu şu demektir. 5 yıl dolduktan sonra her kim olursa olsun mevcut seçilmiş adaylarla aday adayları eşit duruma geliyor. Ve aday adayları kendilerini tanıtıyor. Ben yaklaşık 2 aydır kendimi tanıtmaya çalıştım ve bu çalışmaların sonucunda da aday olmak bana nasip oldu.
Bu bir bayrak yarışıdır. 5 yıl önce 19 arkadaş müracaat etmiştik. Bu defa 8 kişi içinden bana nasip oldu. Tekrar söylüyorum benim ne şahıslarla ne tavırlarla hiç bir sıkıntım yok. Ben sadece bu görevi alırsam Urfa için ne yapabilirimi düşünüyorum ve hiçbir aday hakkında da zerre kadar olumsuz bir ifade de bulunmayacağım. Çünkü benim böyle bir hakkım yok. Biraz öncede söylediğim gibi beni uzun süre siyasetten uzak tutan da oydu. Bana bu konuda çok öneriler geldi. Ben kesin kararlıyım. Benim için her aday arkadaşım saygıya değerdir. Onların hepsi zaten Urfa için yola çıkmışlardır. Benim Urfa’ya bir çivi çakmış herkese saygım sonsuzdur. Bu Belediye Başkanımız sayın Ahmet Eşref Fakıbaba için de geçerlidir. Umarım adil bir seçim olur ve Urfa kazanır diyorum.