Cihat Kürkçüoğlu
29 Aralık 2008
22 Aralık 2008 tarihinde yayınlanan Valiler Kararnamesi ile eski Urfa Vali yardımcılarından Hasan Duruer’in Avcılar Kaymakamlığından Mardin Valiliğine atanması Şanlıurfa’da büyük sevinç yarattı. Bu sevincin sadece Urfa’da yaşanmadığı, Urfa’dan sonra görev yaptığı Karacabey, Sapanca, Avcılar ilçeleri ile Sayın Duruer’in memleketi Yozgat’ta da yaşandığı internet sitelerinde görülebiliyor.
Hasan Duruer Çermik Kaymakamlığından Urfa Vali Yardımcılığına atandığı 1991 yılı Eylül ayı sonlarından, Karacabey Kaymakamlığına atandığı 1997 yılına kadar görev yaptığı Urfa’da yaklaşık 6 yıl boyunca dürüstlüğü, demokrat kişiliği, çalışkanlığı, tevazusu, devletin malını ve olanaklarını kimselere peşkeş çektirmeyen kimliği ile insanların gönlünde taht kurmuş gerçek bir devlet adamı. Bundan dolayıdır ki Urfa’dan ayrılışının üzerinden 10 yılı aşkın bir zaman geçmesine karşın Urfalılar kendisini unutmuyor.
Bunun içindir ki; Mardin Valiliğine atanma haberi radyo ve televizyonlarda yayınladığı 22 Aralık Pazartesi günü Urfa’da yüzlerce kişi birbirini telefonla arayarak “Sana bir müjde vereyim, Hasan Bey Mardin Valisi olmuş” haberini verdi. Beni sabah 08’de Ankara’dan bir dostum aradı. Otomobili ile işine giderken radyodan dinlediği bu haberi “Şimdi sevindirici bir haber duydum, seninle paylaşayım dedim” şeklinde bana aktardı.
1959 Yozgat doğumlu olan, İlk ve orta öğrenimini Yozgat’ta yapan Hasan Duruer 1981 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş. Avukatlık stajından sonra 9 ay SSK da Avukatlık yapmış. 1984 yılında Balıkesir-Burhaniye Kaymakam vekilliği, Sivas-Kangal, Diyarbakır-Çermik Kaymakamlığı, Şanlıurfa Vali Yardımcılığı, Bursa-Karacabey Kaymakamlığı, Adapazarı-Sapanca Kaymakamlığı ve 09/11/2005 tarihinden itibaren İstanbul-Avcılar Kaymakamlığı yapmıştır.
O, tüm bu görevlerinde unutulmayacak çalışmalara imza atmış, samimi dostluklar kurduğu insanların yüreğinde güzel anılar bırakmıştır.
Kaymakamlık yaptığı Kangal’da ünlü Kangal köpekleri için üretme ve yetiştirme çiftliği kurarak dünyaca ünlü bu köpeğin neslinin bozulmadan devamını sağlamak amacıyla çalışmalar sergilemiş, kaplıcaları ile ünlü Çermik Kaymakamlığı sırasında termal suyu ile ısınan seracılık denemesi yapmıştır.
Çermik Kaymakamlığından Urfa Vali Yardımcılığına atanan Hasan Duruer, dönemin Urfa Valisi Ziyaeddin Akbulut tarafından bir grup Urfalının katılımıyla kurulan ŞURKAV’la ilgili Vali yardımcısı olarak görevlendirilmesinin ardından kültürel mirasın korunması, tarihi yapıların restore edilerek turizme kazandırılması hamlesinin başında bulunmuş, onlarca tarihi yapının restorasyon çalışmasında yer almıştır. Vali Akbulut’un o yıllarda başlattığı Türkiye’nin en büyük çevre düzenleme projesi olan “Balıklıgöl Çevre Düzenlemesi Projesi”nin önemli bir sacayağını oluşturmuştur. İki yıllık Vali Yardımcılığı görevini her iki yıl sonunda dilekçe verip uzatarak bu projenin 4 yıl gibi kısa bir sürede bitirilmesinde önemli etkisi olmuştur. Bu dört yıl içersinde bir işçi gibi ayaklarına çizmesini geçirip projenin en ince detaylarına kadar ilgilenmiş, proje süresince işler aksar düşüncesiyle senelik izin dahi kullanmamıştır. Bu projenin ağır yükünü omuzlarında taşırken büro haline getirdiği Rızvaniye medresesindeki küçücük odasında Vali Yardımcılığı ile ilgili işleri de yürütmüştür. Onun Balıklıgöl projesinde elinin değmediği bir taş, bir fayans, bir fidan yoktur desem yanlış olmaz.
Hasan Duruer, Urfa’dan sonra Kaymakam olarak atandığı Karacabey’de de boş durmamış, ilçede o yıla kadar ekilen domates ürününe sofralık zeytini de ekleyip bin dönüm araziye zeytin fidanı dikilmesine öncülük etmiştir. Orman idaresi ile anlaşılarak fıstık çamı ağaçlarının köylüye zimmetlenmesi, çamların arasında ara tarım yapılması sağlanmıştır. Yeni fıstık çamlarının dikilmesine yardımcı olunarak fıstık çamı alanı 10 bin dönüme çıkarılmıştır. Bu uygulamalardan sonra köylü ormana sahip çıkmaya başlamış, ne bir ağaç kesilmiş, ne de yangın çıkar olmuştur.
Sayın Duruer Karacabey’den sonra Sapanca Kaymakamlığı döneminde dış mekân süs bitkileri yetiştiriciliği için bir tarımsal kalkınma kooperatifi kurmuştur. Bununla ilgili Hollanda’da araştırmalar yapmış, seyrek limon, ivone, top mazı, şimşir, İran taflanı, sun kist, danica, strikta, rain gold, köknar, mavi ladin, doğu ladini, ültuni mazı, Himalaya sediri yetiştirilerek kooperatif aracılığıyla pazarlanmıştır. Ev hanımları, evlerinin 100 – 200 metrekaresinde şimşir yetiştirerek aile bütçesine katkıda bulunmaya başlamışlardır. Böylece Sapanca süs bitkisi üretim merkezine dönüştürülmüş ve yüzlerce kişi bu işten para kazanmaya başlamıştır. Duruer’in teşviki ve organize yeteneğiyle Sapanca’nın çehresi değişmiş, Sapanca için yıllardır sorun olan Arifiye–Uzunkum Sahil Yolu yapılmış, otoban girişi yeşillendirilmiş, doğal afetlere karşı dereler ıslah edilmiş, okullar, kamu kuruluşları bilgisayarlarla donatılmış, prefabrik yerleşim birimlerinde eğitim faaliyetleri ve kurslar düzenlenerek buradaki çocuklar topluma kazandırılmış, hastane ve sağlık ocaklarının eksiklikleri giderilerek örnek gösterilecek hale getirilmiştir. Her gün yüzlerce insanın gelip gittiği tren istasyonu, sahil yolu yeniden düzenlenmiştir. ‘Uluslararası Şiir Akşamları’yla Sapanca dünyada tanınır hale gelmiştir.
Hasan Duruer bu çalışkan kimliğinin yanında yukarıda da söylediğim gibi; dürüstlüğü, demokrat kişiliği, çalışkanlığı, tevazusu, devletin malını ve olanaklarını kimselere peşkeş çektirmeyen dik duruşlu kimliği, insanları sağcı-solcu-inançlı-inançsız gibi ayırımlara göre değil, dürüstlük ve çalışkanlıklarına göre değerlendiren yönleriyle halkın gönlünde taht kurmuş, ancak bazı çıkar çevreleriyle çatışmaktan, tabir yerinde ise fincancı katırlarını ürkütmekten çekinmemiştir.
O, Fincancı katırlarını ürküttü diye Çermik’ten Urfa’ya sürülmüş, manevi değerlerine bağlı, ancak asla yobaz olmayan, son derece demokrat ve Cumhuriyet ilkelerine bağlı çağdaş-aydın kimliğine rağmen Karacabey’deki çıkarcı çevrelerin ‘irticacı’ iftiralarına maruz kalmıştır. Sapanca’da doğayı ve ormanlık alanları tahrip eden taş ocakçılarıyla mücadele ettiği için yine iftiralar sonucu merkeze alındığında ilçe halkının kendisini sahiplenmesiyle görevine döndürülmüştür.
Yöneticilerle ilgili bu tür övgü yazıları yazmanın hoş karşılanmadığını biliyorum. Ama güzel insanların güzelliklerini anlatmanın da bir insanlık görevi olduğunu düşünerek yazmaktan kendimi alamıyorum. Bu tür bir yazıyı Sayın Muzaffer Dilek’in Urfa Valiliği görevinden Afyonkarahisar Valiliğine atandığında yazmış ve Afyonkarahisar’ın şanslı olduğunu ifade etmiştim. Bu kez de Sayın Hasan Duruer’in; kültür ve turizm şehri Mardin için şans olduğunu, taşın dile geldiği bu tarihi şehrin Sayın Hasan Duruer’le büyük atılımlar yapacağını Mardinlilere müjdeliyorum.
Avcılar da öğretmen olarak görev yaptığımda tanımıştım sayın Valimizi, tıpkı bahsettiğiniz gibi çalışanlarını ne din ne ırk ne de dış görünüşüyle yargılamayan, insanlığı ve çalışmalarıyla değerlendiren ve emeğe de kıymet veren çok büyük bir değerdi, böylesi çalışan ve değer katan bir insanın hala merkezde olmasını anlayabilmiş değilim