Ebru Okutan Akalın
7 Şubat 2008
Yeni yıl geldi ve gelişiyle beraber fiks haber olan nüfus artışını da beraberinde getirdi. Fakat bu yıl nüfus istatistikleri haberlerini diğerlerinden ayıran bir özellik vardı. O da hepimiz için yeni bir uygulama olan “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi” idı. Sizin için, uygulamanın ne demek olduğuna bir baktım ve aynen aktarıyorum. Adı MERNıS olan bu uygulama bir nüfus sayımı sistemi değil devamlı yapılacak güncellemeler ile yaşatılan modern bir veritabanıdır. Daha önce 10 yılda bir sokağa çıkma yasağı ile uygulanan nüfus sayımları artık yapılmayacaktır. Ayrıca bu sistemde TC Kimlik Numaralarına göre kayıt yapılacağından mükerrer kayıt ya da kayıt olamama gibi riskler yoktur.
Bu teorik bilgiyi sizlerle paylaştıktan sonra bu konuyu ele almama neden olan habere gelelim. Geçtiğimiz haftalarda gazetemizde yayınlanan Salih Demir imzalı “Urfa’nın %13’ü kayıtsız” adlı manşet ilgimi çekti. Haberin içeriğinde Urfa’nın %13’ünün Adrese dayalı nüfus sistemine kayıtlı olmadığı ve bunun da cezai müeyyidelerinin olduğu yazılıydı. Bu haber aklıma şu soruyu getirdi ”Peki sisteme kayıtlı olan %87’i nüfusun artışına ne kadar kayıtlıydı?”.Yani tek suç kayıtsız olanların mı, yoksa onları bu dünyaya fütursuzca getirip kayıtsız kalmalarına neden olanlar mıydı?
Bu sorular kafamdayken üşenmeden kısa bir araştırma yaptım. Türkiye’nin nüfusu resmi rakamlara göre 1990 yılında 56.470.350 iken 2000 yılında oransal olarak ortalama %20 artışla 67.803.927 olmuştu. Urfa’nın ise 1990 yılında nüfusu yaklaşık 1 milyon iken 2000 yılında % 44’lük bir artışla 1 milyon 440 bin olmuştu. Eğer Urfa’daki ve ülkemizdeki nüfus aynı oranlarla artmaya devam ederse ki öyle görünüyor 2010 yılında hemen hemen 2 milyon ve 2020 de 3 milyon olacağız.
şimdi gelelim bunun iyi ve kötü yanlarına. ıyi tarafı; ne mutlu ki rakamsal olarak Urfa gelişiyor hem de DPT’nin Türkiye’deki iller arasında yapmış olduğu araştırmaya göre sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyinde 68. sırada olduğumuza inananların inadına. Nasıl mı? Basit bir hesapla 1990 yılında Türkiye’nin sadece %1,7si Urfalıyken 2000 yılında %2,1ve 2010yılında ise % 2,55’i Urfalı olacak. Yani ülkede kapladığımız yer gün geçtikçe büyüyor ve gelişiyor.
Benim matematiğim ancak bu kadarını hesaplamaya yetse de görünen o ki bu artışla bir gün herkes Karaköprülü değilse de Urfalı olacak. Ne kadar sevindiniz değil mi! ışin şakasını bir tarafa bırakıp bu korkunç tablonun bir de diğer yönüne bakalım. Kötü tarafı o kadar kötü ki diyecek tekbir şeyim var. Urfa’ya yapılacak hiçbir yatırım gelecek nesli kurtaramayacak. Boşuna çalışıyorsunuz sayın yetkililer, siz bu hızla ancak bugünü kurtarabilirsiniz. Özellikle aile planlaması konusunda bir tıkırtı bile duyamadığımız Sağlık Müdürlüğü! Uyanın! Nüfus artışıyla Milli gelirden daha fazla pay alacağız diye sevinenler hemen bugün başınızı iki elinizin arasına koyun ve kara kara düşünmeye başlayın. Dünyada bizim yaşadığımız kaosu yaşayan ülkeleri gözünüzün önüne getirin, neler yapmışlar bir bakın. Bu artışı nasıl azaltacağınızın hesabını yapıp, bir an önce caydırıcı önlemler alın. Aksi takdirde bu şehre ne o allayıp pulladığınız GAP, ne yol, ne okul, ne hastane, ne su, ne elektrik, ne de adres dayandırabilirsiniz.
Bu halkı bilinçlendirmezseniz, tozlanmış aile planlaması projelerinizi raflarından indirip masanıza koymazsanız, torunlarınız ve yahut onların torunları biz göremesek bile bir gün bu dünyayı toplu olarak terk etmek zorunda kalacak. Çünkü bilim adamlarına göre artış ne kadar hızlı ve çok olursa olsun hiçbir zaman sonsuz olmayacaktır. Öyle olmasaydı uygun mekân bulduğunda çok hızlı üreyebilen böcekler şu an tüm dünyayı istila etmiş olurlardı. Demek ki bunun bir durak noktası vardır. ışte bir gün Herkes Urfalı olduğunda, yaşayacak yer bulamayacak ve sonunda ya açlık ya kıtlık ya da savaş son durak olacak. Ve o zaman her şey için çok geç olacak. Kimse öyle elini kolunu sallayarak sırat köprüsünü çok iyi bir kuldum diye tek başına geçemeyecek.
Ben, hep beraber, el ele olma sevdamızı bu dünyaya bıraksak ve bari huzura kavuşulan günlerimizde rahat etsek derim.