Reşat Kızılateş
23 Ocak 2008
Bu hafta milyonlarca genç ve çocuk karne alacak! Kimisi kapıdan içeri girer girmez karnesini sallayarak, göstere göstere, başı göklere değecekmişcesine annesinin, babasının eline verecek, eve gelen teyze, amca ve dayılara bıkmadan usanmadan gösterecek…
Kimisi de karneyi alır almaz çantasının en kuytu köşesine koyacak, çantayı hiçbir zaman açmak istemeyecek ve çıkarırken kan ter içinde kalacak!..
Karne günü büyüklere, büyük görevler düşüyor! Bugün sergilenecek davranışlar ve gösterilecek tepki çocuk üzerinde önemli izler bırakacaktır.
Alınan karne aslında velilerin de karnesi olacak!
Hani hep eğitim-öğretimin sacayaklarından bahsetmez miyiz!?
Çocuğun eğitiminde ebeveynin de önemli bir yeri olduğunu söyler dururuz.
Söyleyip durmamak için öğrencinin getirdiği karnede veli de kendine bir pay çıkarmalıdır…
Özellikle karnesi kötü olan öğrenci velileri dikkatli olmalıdır… Önce bunun, dünyanın sonu olmadığını çocuğa anlatmaları, biraz daha gayret göstermesi gerektiğini söylemeleri gerekir…
Daha sonra çocuğun karnesinin kırık olmasında kendi paylarının olup olmadığını düşünmelidir. Bir veli olarak çocuğunun okuluna kaç kez gittiğini, öğretmenleriyle hangi sıklıkta görüştüğünü, sorunların çözümünde hangi yöntemleri uyguladığını, sonuç alınıp alınmadığını, çocuğun okul ile, öğretmeni ile, arkadaşları ile diyaloğunun nasıl olduğunu bir daha gözden geçirmeli; ona göre kendine puan vermelidir.
Yine puanlarını hesaplarken çocuğun dünyasına inip inmediğini, yaşı gereği davranışlarında meydana gelen değişikliklerin farkında olup olmadığını, çocuğa şiddet uygulanıp uygulanmadığını, ev ortamında çocuğun yanında tartışmalar olup olmadığını, çocuk için çalışma ortamının sağlanıp sağlanmadığını iyice düşünmelidir…
Yani bütün sorumluluğu çocuğa yıkmamalı, başarısında da, başarısızlığında da kendisini gözden geçirmeli, çocuğu geriye götürecek davranışlardan kaçınmalıdır.
Kaldı ki her çocuğun algılama ve öğrenme kapasitesi farklı olabilir… ınsan zekası parmakizi gibi çok çeşitlidir. Her zeka geliştirilebilir ve her insan öğrenebilir… Tek fark öğrenmede geçen zaman süresidir…
Zihinsel bir engel yoksa kimisi bir konuyu bir saatte öğrenir, kimisi beş saatte öğrenir. Ama sonuçta her ikisi de öğrenir.
Kimisi sayısal konulara yatkındır, kimisinin müzik kulağı çok ileridir, kimisi fırçasını iyi kullanır!
Burada veliye bir iş daha düşüyor;
Çocuğunu tanımak!
Eğitimde önemli bir nokta! Tıpkı öğretmenin öğrencisini tanımak zorunda olması gibi…
şu hataya düşmemek lazım; “Ahmet Bey’in oğlu taktir getirmiş, komşumuzun kızına bak, bir de kendine bak! Senden adam çıkmaz! Senin için her şey yapıyorum ama boşunaymış…”
Bu anlayış çok tehlikeli ve çocuğu daha beter uzaklaştırır. ıçine kapatabilir.
Çocuk içinden şunu geçirebilir. “Ayşe’nin babası şunları, bunları yapıyor, siz yapıyor musunuz!?” “Karşı komşumuzun babası sürekli okula gelir, çocuğuyla ilgilenir, siz kaç kez geldiniz!?”
En doğrusu anlayabileceği bir dille daha çok çalışmaya teşvik etmektir..
Çocuğunun karnesi çok iyi olan velilere de bir sözüm var. Siz de onları göge çıkarmayın! Belki de olması gerekeni yapmışlardır. Ama motive etmek için güzel bir söz veya küçük bir armağan düşünülebilir yine de!..
Velhasıl önünüze gelen karne sadece çocuğunuzun değil sizin de karneniz anlamına gelecek…