Reşat Kızılateş
8 Ocak 2008
Savaşlar, insanlık tarihi ile başlıyor maalesef! ınsanlar arasındaki kavga dün devam etmiş, bugün devam ediyor ve yine maalesef yarın da devam edeceğe benziyor!
Her savaş arkasında ölümler,acılar, yıkımlar bırakır.
Her savaşın acıklı bir hikayesi vardır.
Ama Sarıkamış’ta 93 yıl önce yaşananlar acıklı olduğu kadar, savaşın soğuk yüzünü en iyi şekilde gösterecek, ibret veren cinstendir.
Yıl 1914…
Osmanlı Devleti ağrı kesicilerle ayakta duran ölümcül bir hasta gibi…
Halk savaştan savaşa sürüklenmekten bıkmış, yorgun düşmüş bir durumda. Daha bir yıl öncesinde Balkan Harbinden büyük kayıplar vererek çıkmış.
Açlık, sefalet, hastalık almış başını götürmekte…
Ekonomi çökmüş, üretim durma noktasına gelmiş.
Bir taraftan devletin tepesinde ittihatçılarla padişah yanlıları iktidar mücadelesine girerken bir taraftan iktidarda olan ıttihat ve Terakkinin önde gelen ismi Enver paşa yeni bir maceranın hazırlıklarını yapmaktadır.
Ülkenin ve halkın içinde bulunduğu gerçekleri bir tarafa bırakan Enver Paşa ve tayfası ütopyasını gerçekleştirmek için Almanya’nın yanında savaşa girecektir. Bitmeyen seferberliklerle yine Anadolu insanı yalın ayak yollara dökülecektir.
Üstelik bu kez kar kış demeden, ilkbahar beklenmeden “asker üşümez, asker uyumaz” narasıyla Enver Paşa, başında bulunduğu 3.Ordu’ya Kafkasya’yı hedef gösterecektir…
Genç yaşta kısa sürede paşalığa yükselen Enver Paşa’nın öyle çok askeri tecrübesi de yoktu… Ama ıttihat ve Terakki’nin arkasında olması O’nun biraz daha hayalci hareket etmesine yol açıyordu… Amacı Osmanlının son yüzyılda kaybettiği toprakları geri almaktı…
Hatta Kafkasları geçip Hazar Denizi üzerinden Orta Asya’ya kadar açılmaktı.
Hem Almanya’nın yanında savaşa girilmesi, hem 90 bin askerin kışın ortasında Sarıkamış’a gönderilmesi Enver Paşa için iki önemli hata ve sonun başlangıcı olacaktı.
21 Aralık 1914’te başlayan harekat büyük bir yenilgi ile sonuçlandı… Bu yenilgi tamamen doğadan, ağır kış şartlarından alınmıştı…
Allahüekber Dağları eteğinde tipiye yakalanan askerler yöredeki köylere sığınmak zorunda kalmışlardı…
O günü yaşayan biri olayı şöyle anlatıyor “binlerce asker perişan bir şekilde kara gömülmüştü… Üstlerinde doğru dürüst kış elbisesi yoktu… Çoğu içine iç çamaşırı bile giyememişti… Yöredeki köylere sığınanlar kuru zemin veya kar üzerine uzanıp uyuyakaldı… ışte bu uykudan çok azı uyanabildi…”
Gerçekten de 90 bin kişiden 10 bini geri dönebildi bu savaştan…
Enver Paşa hatasını anlamıştı ama iş işten geçmişti…
şevket Süreyya Aydemir “Enver Paşa” isimli eserinde, Enver Paşa’nın savaş sırasında hükümete vasiyetini gönderdiğini yazar… Yani o da ölümle yüz yüze gelmiştir…
Bu vasiyetnamede özetle şöyle der Enver Paşa: “Amacım Rusları hazırlıksız bir şekilde yakalamaktı. Aksi taktirde onlar bizi gafil avlayacaktı… Ben görevimi yaptığımı sanıyorum ve ölüyorum…Servet namına bir şeyim yoktur,mamafih ne varsa refikam Sultan Efendi Hazretlerine bırakıyorum… Benim için birkaç hayır yapılırsa sevinirim…”
ışte bir savaştan acıklı bir tablo!..
Evini barkını, çoluk çocuğunu, eşini dostunu, anasını babasını, yavuklusunu sevdalısını geride bırakan, bir kurşun sıkmadan yorgunluktan ve açlıktan karların üzerinde uyuyakalan ve Yemene gidip dönmeyenler gibi bir daha dönmeyen on binlerce insan vahşi doğaya teslim olmuştu…
Enver Paşa savaştan sonra geri dönmüş, ancak Kasım 1918’de ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, Orta Asya’daki Pamir Eteklerinde bir çatışmada 42 yaşında iken vefat etmiştir…
ışte Sarıkamış gerçeği…ışte savaşların insanlığa bıraktığı miras!
Bu bir ilk değil! Tarih buna benzer örneklerle dolu. Dedik ya savaşlarda başarı da sağlansa her savaşın acıklı bir hikayesi vardır.
Yani…
Yani savaşlar zaferle de taçlansa yaşananlar gösteriyor ki insan vicdanında savaşların galibi yoktur!.