Reşat Kızılateş
19 Aralık 2007
Yeni bir bayramla birlikte yine aynı nakarat!
“Eski bayramlar” nakaratı…
Öyle değil mi?
şu günlerde üçlü beşli sohbetlerde, sıra gecelerinde, dost meclislerinde en çok kulağımızı meşgul eden söz bu değil mi?
“Nerde o eski bayramlar, nerde o eski bayramların tadı” diye hayıflanmıyor mu çoğu insan!..
Her şey değişiyor, eski olan hiçbir şey yerinde durmuyor. Ama düşünülenin aksine bayramlar hariç diyorum.
Bayramlar yerinde duruyor! Yok olan ve değişen bayramlar değil!
Bir günü diğerine uymayan ve günden güne değişen biziz!
Bizi değişime zorlayan bireysel, toplumsal ve evrensel etkenlerdir.
Bizi değiştiren ortak noktaların yanında kişiye özel durumlar da var…
Geçim sıkıntısı, nüfusun artması, kent yaşamının zorlukları ve daha bir çok sebep var!
Bence bir sebep daha var ki o, diğerlerini gölgede bırakıyor. Toplumu yavaş yavaş altalayan bir hastalık bu. Kapitalizm anayasasının temel taşlarından biri…
Nedir biliyor musunuz?
‘Ben’ anlayışının, diğer bir deyişle “her koyunun kendi bacağından asılması” düşüncesinin günden güne hakim olması…
Bu düşünce bizi birbirimizden uzaklaştırıyor!
Çocukken hatırlarım, bayram sabahları erkenden akrabalarımızı ve komşularımızı ziyaret eder, ellerini öper, şeker ve harçlıklarımızı alıp harcamak üzere bayram yerine koşardık! Yaşça küçük olanlar büyüklerin yanına, el öpmeye giderdi. Gelinler, damatlar, torunlar heyecanla babanın, kayınbabanın evinin yolunu tutardı…Zerdeler, sütlaçlar, şıllıklar yenirdi…Mezarlar ziyaret edilir, dualar okunur, yoksullara yemek, para ve şeker dağıtılırdı…
Çok değiştik! Bayramlara yüklemeyelim suçu! Özellikle şehirlerde yaşayanlarda bu değişiklik daha fazla…
Aynı apartmanda oturanlar birbirini tanımıyor… Birbirlerini gördüklerinde bir “günaydın”, bir “merhaba” bile yok! O kadar değişmişiz ki birbirimize güvenimiz kalmamış… Kimin kime ne zaman zarar vereceğini kestiremiyoruz. Bu yüzden aynı binada oturan insanlar birbirini tanımıyor ve böyle olunca da tanıma gereği duymuyor.
Böyle bir ortamda “nerde eski bayramlar!” deyip duruyoruz.
Eski bayramları arıyorsak, bayram sabahı ilk işimiz, en yakın komşumuzun kapısını çalıp “bayramlaşmaya geldik” olsun… ıçeriye girmeye gerek yok! Kapıda da olabilir… Sonra küs olduğumuz insanların kapısını çalalım, “biz geldik!” diyelim. ınanın karşınızdaki insan hem sevinecek hem de mahçup olacaktır.
ışte eski bayramları sürekli anılır kılan yönler…
Biraz zor olacak ama eski bayramları arıyorsak ve de yaşamak istiyorsak bir adım atalım; Küslüğü, kini, nefreti unutalım. Beyaz bir sayfa açalım. Bunu genç-yaşlı demeden karşılıklı yapalım. Yani iade-i ziyaretlerde bulunalım…
Belki o zaman değişenin bayramlar olmadığını, değişenin kendimiz olduğunu anlarız!
Bayramları bayram gibi kutlamak elimizde…
Tabi bayrama buruk ve boynu bükük girmemişsek!
Nice bayramlara. Esen kalın..