Reşat Kızılateş
4 Aralık 2007
Son yılların en önemli tartışmalarından biri de“populizm” olsa gerek.
“Populist kültür”, “populist siyaset”, “ucuz populizm”, “populist yaklaşımlar” gibi sözler daha çok halk bilimi, sosyoloji ve siyasette konuşulur oldu.
Yerel seçimler yaklaştı. Siyaset meydanına hazırlananlar şimdiden hangi popülist konularla öne çıkmanın daha etkili olabileceğini düşünmeye başlamışlardır herhalde…
20.Yüzyılın başlarında ‘halkçılık’ anlamında ilk kez kullanılmaya başlanan bu kavramın bir hareket mi yoksa bir ideoloji mi olduğu hep tartışılmıştır.
Bazen kurumların aradan çıkarılarak doğrudan halk ile yönetimin aynı platformda buluşturulması anlamında kullanılmış iken günümüzde, özellikle yakın çevremizde halk dalkavukçuluğu olarak da kullanılmıştır.
Ucuz adam populizmi olarak da anılan bu söylem geri kalmış toplumlarda daha çok manevra alanına sahip!
Nedir bu söylem?
Bu söylem esnaf, zanaatkar, çiftçi gibi küçük üreticiler arasındaki işbirliğini desteklerken, sanayileşme, kentleşme, modernleşme ve büyük girişimciliğe karşıdır ve karşıtlığını geçmişi sürekli anarak, ona sığınarak dile getirir, bu gelişmelerin ahlaki çöküntüye yol açtığını savunur.
Halka olmadık övgüler yağdırır. Bir rüzgar gibi sürükler insanları…
Karşı koymak güçtür…
Bir diğer populizm, otoriter populizm dediğimiz halkın duygularını arkasına alarak karizmatik bir lidere sırtını yaslayan ve ondan güç alan düşünce eksenidir. Burada başkasının arkasından gitme ve karşılığında şan, şöhret, para, alkış, sırtını sıvazlama hakimdir.
Bir toplumda bunlardan biri görülebileceği gibi, ikisi bir arada da görülebilir.
Urfa’da her iki populist yaklaşım da hakim.
Geldiğimiz nokta yani Urfa’nın içinde bulunduğu gelişmişlik düzeyi veya daha doğru bir ifade ile geri kalmışlık düzeyi populist politika ve yaklaşımların insanların gözünün içine baka baka sergilenmesidir.
Halk adına halka seçim meydanlarında kocaman kocaman vaatlerin verilmesi, toz pembe tabloların çizilmesi, memleketi ileriye götürmek için mehter takımı gibi iki ileri bir geri, hatta bazı dönemlerde bir ileri iki geri adım atılması ve eğitim, sağlık, sanayileşme, bayındırlık, işsizlik gibi sorunların ortaya çıkmasının temel sebeplerinden biri de bu hastalıktır.
Populist yaklaşımlar insanların gerçeklerle yüz yüze gelmesine de engel olmuştur.
200-300 insanın ekmek yediği kaç tane sanayi bacası sayabilirsiniz bu memlekette…
Hani nerde modern kentleşme! Kuşbakışı bir bakın yeni yerleşim yerlerine, binalar iç içe, karmakarışık.
Nerde GAP’ın bize vaat ettiği nimetler. Nerde Harran, nerde sulu tarlalar!
Nerde ‘Bu şehirde kimse işsiz kalmayacak!’ nutukları…
Nerde Avrupa şehri Urfa!
Nerde köprülü kavşaklar!
Nerde olduğunu biliyorum!
Küçük adam populizmi denen balonun içinde!
Hiç kimsenin alınmasına, kızmasına gerek yok!
Bu balon yeni değil, yılların birikimi. Hatta gerek Sayın Ahmet Fakıbaba, gerekse Sayın Ahmet Güzel birkaç yılda çok güzel gelişmelere imza atmışlardır. Örneğin Sayın Fakıbaba yapamayacağı hiçbir sözü vermemiştir. Ve bugün verdiği sözleri de yerine getirmektedir. Sorunu biraz yukarılarda aramak lazım! Popülist yaklaşanlar verdiği sözleri yerine getirmeyenlerdir.
Gerçekçi olmak lazım. Her şey ortada…
Ne zamanki objektif verilerle hareket edilir, mantıklı çözümler üretilir ve gerçekler olduğu gibi seçim meydanlarında dile getirilir ve verilen sözler tutularak içi dolu politikalar üretilirse o zaman insanlarımız hayal kırıklığına uğramaz….
Populizm sadece hataların üzerini geçici olarak örter, onları ortadan kaldırmaz…