Reşat Kızılateş
6 Kasım 2007
Gündemin ağır ve gri havası haftalardır her yanımızı sarmış adeta. Savaş ve ölüm, hiddet ve şiddet, kan ve gözyaşı geri kalmış ülkelerin kaderi yapılmaya çalışılmakta…
Oysa bu soğuk sözcükler karşısında içimizdeki umudu ısıtacak sözcükler de var yanıbaşımızda…
Bir sabah kalktığımızda bütün acılarımızın süpürüldüğünü görmek istiyor insan…
Ve insan biraz pembe bakmak istiyor dünyaya! Güzel bir şiir, sonu mutlulukla biten bir hikaye, bir orman gibi hür ve kardeşçesine satırlar dökmek istiyor bu köşeye!
Bir türkü tadında yazmak, sözcükleri demet yapıp, bir nisan yağmuru gibi yağdırmak istiyor insan!..
Aşklarımızı, sevdalarımızı, türkülerimizi, kulaklarımızda çınlayan analarımızın ninnilerini, çocuk saçlarımızı okşayan sıcacık bir eli, çelik çomak oynadığımız dar sokaklarımızı, dağlarımızı, ovalarımızı, buram buram kokan sabahlarımızı taşımak istiyor bu köşeye!
Ama yok! Adeta çalınmış duygularımız!
Duygularımızın çalınmasına yardım ve yataklık eden (köşe olmak isteyen basınımızın) köşe yazarları da az değil.
1 Mart Tezkeresi ile Irak batağına girmediğimiz, bugün her fırsatta işgalci ya da “Irak’ta ne işi var” dediğimiz Amerika ile bir maceraya sürüklenmediğimiz için hayıflananlar çok…
Empati kurmaktan yoksun olan insanlar savaşın, kimvurduya gitmenin, açlığın sefaletin, kuraklığın, küresel ısınmanın önemini anlayabilir mi!? Oğlunu askere göndermeyen, göndermemek için her türlü açık kapıyı aralayan insan dağ başında nöbet tutan askerin duygularını anlayamaz!
Savaşlar insanlık tarihiyle başlar. Her zaman olmuştur, yarın da olacaktır. Ama savaşın soğuk yüzünü görebilmek için illa da yaşamak gerekmiyor.
Yıllar önce ilk okuduğumda günlerce hayali gözümün önünden gitmeyen Sadako Sasaki’nin hikayesini paylaşmak istiyorum…
Sadako Sasaki’nin kim olduğunu bilenler vardır mutlaka. Bu küçük Japon kızının dramı savaşların insanlar üzerinde nasıl bir etki bıraktığının acıklı bir örneği…
Kim bu Sadako Sasaki!?
Sadako Sasaki, Hiroşima’ya 20 bin ton TNT gücünde atom bombası atıldığı sabah, dünyadan habersiz, iki yaşında küçük bir çocuktur. Bomba, düştüğü yerde canlı cansız bütün varlıkları kül eder. On binlerce insanın ölmesi dışında on binlerce insan bu bombaların yaydığı radyasyonun tahribatıyla yıllar sonra yüz yüze gelir…
Küçük kız on iki yaşına geldiğinde bombanın etkileri onu yatağa düşürür ve habersiz bir şekilde ölümünü bekler…
Kendisini hastanede ziyaret eden bir arkadaşı, Japonların ‘umut’ sembolü olan bir turna kuşunu hediye eder ve Sadako’ya Japon inanışında yer alan ‘kağıttan bin turna kuşu yapan sağlığına kavuşur’ hikayesini anlatır.
ışte o zaman küçük kızda bir umut yeşerir ve hemen hastane odasında kağıtlardan turna kuşları yapmaya başlar, ucunda umut olduğu için pes etmez hiç bir zaman…
Onlarla konuşur, “kanatlarınıza barış ve huzur yazacağım, böylece özgürce gezeceksiniz gökyüzünde,” der.
Tam 644 turna kuşu yapar.
645.’ye nefesi yetmez. Ve…
Ve elinde kağıttan turna kuşuyla ölüme teslim olur. Hiroşima’da ölen diğer çocukların yanına gider.
Sadako’nun arkadaşları, kalan 356 turnayı da tamamlayarak kendisiyle birlikte toprağa gömerler…
O günden sonra bu masum çocuk barış ve nükleer silahsızlanmanın sembolü olur. Atom bombasında ölen çocuklar adına Hiroşima’ya Sadako ve turna kuşunun anıtı dikilir.
Her yıl bu olayın yıldönümünde dünyanın bir çok köşesinden çocukların renkli renkli kağıtlardan yaptıkları turnalar süsler bu anıtı…
ışte savaşın etkileri…
ışte savaşın çirkin ve acımasız yüzü…
ışte çocuk yaşlarda silahların kurbanı olan milyonlarca çocuktan sadece bir örnek…
Sadako Sasaki sadece savaşların yakıcı,yıkıcılığını anlatmıyor bize…
Sadako, yaşama tutunma, turnanın kanatlarında da olsa umuda bin elle sarılmanın örneğidir de aynı zamanda…
Bugün, hala dünyanın bir çok yerinde, kaderi Sadako’ya benzeyen on binlerce çocuk var.
Sadako Sasaki’nin başına bomba yağdıranlar tarihin çöplüğünde unutulup gitti. Ama Sadako için her Ağustos ayında milyonlarca çocuk kağıttan turna kuşu yapmaya devam ediyor…
Acı olan bir tek şey var ki; o da Sadako’nun, turnalarının kanatlarına yazdığı “dünyada huzur ve barış istiyorum” sözlerinden hiç ders çıkarılmamış olmasıdır..!