Bülent Okutan
21 Kasım 2007
şanlıurfa bir çok yönü ile dünya kentlerinden ayrı özelliklere sahip bir şehir. Bu geçmişi içinde geçerli, bu günü içinde.
Kentin tarihte ki isimlerinin çoğunun anlamı su ile özdeş. Edessa gibi.
Ama binlerce yıldır, suya olan özlem de bu kent ile özdeş. Ve ne ilginçtir ki, şimdi su içinde yüzüyoruz (her ne kadar yüzmeyi bilmediğimiz için boğulsak ta).O suyun gelişi de ilginç bir öyküdür. Urfa tünellerinin temeli 1977’de atılmış, temeli atan dönemin başvekili (başbakan) Demirel suyun 1983’te Harran’a kavuşacağını vaat etmiştir. 5 Nisan 1977 tarihli Hizmet gazetesinde yazar,rahmetli Yaşar ızgördü bu kuru siyasi vaadi sezip şöyle yazmıştır ;
‘Sayın Demirel temeli atıp, Fırat’ın 1983’te Harran’a kavuşacağını belirtmişlerdir. Bu su o tarihte (boru ile değil) Harran’a akarsa, değil Demirel’in, dünyada ki tüm siyasilerin günahlarını yıkar’
Su 1983’ten 9 sene sonra ve ne ilginçtir ki boru ile yani by pass ile ovaya akmıştır. O açılış törenini hiç unutmam. Törene karşı tepeye beyaz taşlarla yazılan bir slogan damgasını vurmuştu. Sanki susuzluğun tek suçlusu Cavit Çağlar’mış gibi.
Tören boyunca bazı bakanlar ve milletveklileri parmaklarını ileri uzatıp yazıyı işaret etmiş, Cavit Çağlar’a dönerek kıs kıs gülmüşlerdi bıyık altından.
Karşı tepede yazan bu kentin makus talihinin yenilişinin öyküsüydü. Ama her ne hikmetse Cavit Çağlar için de, arkadaşlarına göre büyük bir espriydi. O espri anlayışı benim belleğimde Türk siyasi yaşamının zaman zaman ne kadar çok cıvımasının basit bir örneğiydi aynı zaman da.
Tepeye taşlarla motiflenen günün mana ve önemine dikkat çekilme amaçlı yazı şuydu ;
‘Dağları da, Çağları da deldik’!…….
Neyse Allah’tan sonuçta delinen dağlardı.
Konuyu yine biraz dağıttık. Girişte bu şehrin dünü ve bu günü ile ilgili tezatlardan dem vurmuştuk. Evet tarihteki ismi su ile özdeş şanlıurfa binlerce yılı suya hasret geçirmişti. Ve ne ilginçtir ki Evliya Çelebi aynı şanlıurfa için Seyahatnamesinde ‘Urfa’dan Halep’e kadar başıma güneş değmedi’ yakıştırmasını yapmıştır. Yani kurak, ama yeşiller için de bir Urfa.
Bu gün ise durum tam tersidir. Suya boğulmuşuz, ama yeşile, ağaca hasretiz.
Bana göre günümüz yöneticilerinin en fazla ağırlık vermesi gereken yatırım, artık yeşile yapılması gereken yatırım. Burada ki yeşil, argo ekonomik tabirle yeşil banknotlar değil ağaçlandırma. Zaten o yeşillenme bizi banknotlara boğup, öyle bir yeşillendirir ki, ne hayali mümkün, ne tasavvuru.
Haydi gün çocuklarımıza Evliya Çelebi’nin o Urfa’sını bırakma günüdür. Artık tezat mezat da yok. Bereketli topraklarda biz de, suyun alası da. Geç kalmayalım. Yarınlar da çocuklarımızın başına güneş değmesin ataları gibi…