Necla Cevheri Saatçi
2 Temmuz 2007
Yaşam hep aynı, günler birbirinin tekrarı olarak geçip gitmekte değil mi?
Herkes; ergenler, gençler, çocuklar hep aynı konudan; günlerin monotonluğundan şikâyet etmekteyiz.
Öğrencilik hayatına doğru şöyle bir uzanacak olursak, aynı saatte uyanır, aynı kıyafetler giyilir, ders programına uygun araç-gereçler alınarak, okula gidilir. Dersler başlar, konular anlatılır, öğrenilmeye ve öğretilmeye çalışılır. Sadece ufak bir farkla. Bütün bir yıl boyunca sadece aynı konunun tekrar edildiği hiçbir ders yoktur. Her ders farklı bir konu anlatılır, farklı sorular çözülür. Her saat farklı bir ders, her yeni ders saati farklı bir konu. Okulu böyle düşünebilsek yine monotonluğundan bahsedebilir miyiz?
Yaşamı, her sabah aynı masada, aynı kahvaltılarla başlayan günler olarak tanımlarsak, sıkıcı rutinlerden, ibaretlerden başka bir şey olamaz..
Yaşamımızı rutinlikten kurtarmak, onu renklendirmek, farklı sesler katmak bizim elimizde. Yaşamı keşfetmek için çabalamalı, çevremizdeki en yakınımızdan başlayıp halkayı genişleterek insanları tanımaya çalışmalı, çevremizdekilere yardımcı olmalıyız.
Düşünün; her gün işe giderken kullandığınız yol güzergahındaki her varlığı biliyor musunuz? Ağaçlar dikkatinizi çekti mi, hangi cins ağaçlar var yolunuzun üzerinde söyleyebilir misiniz?
Hep aynı duraktan aynı saatte bindiğiniz toplu taşıttaki insanları tanıyıp, selamlaşıyor musunuz? Muhtemelen hep aynı insanlar biniyordur. ışe giderken kaçının farkındasınız?
şikâyet ettiğimiz rutinlerden kurtulmak kendi elimizde. Yeni başlayan her günde, haftada, ayda, yılda yaşamımıza yeni renkler, sesler katabiliyor muyuz veya katabilmek için ne kadar çaba gösteriyoruz?
Günün geceye ulaşmasını tıpkı yaşamın ölümle noktalanmasına benzetiyorum. Uyumak için yatağa uzandığınızda geçirdiğiniz gün için bütün yapabileceklerinizi yapmışsınızdır. ıyisiyle kötüsüyle o sayfa kapanmıştır. Filmi başa sarıp istediklerimizi çıkarıp ekleme lüksüne sahip değiliz. Yaşamın ölümle bitmesi tıpkı günün geceyle son bulması gibidir.
Yaşamımıza istediğimiz kadar değişik renk ve nefesler katabiliriz, yeter ki isteyip çabalayalım.
Rutinliğin içindeki farklılığı anlatan çok güzel bir klasik müzik eseri vardır. Eserin tek notası önce bir müzik aletiyle çalınmaya başlanır, her tekrarın da yeni bir müzik aleti eklenerek devam eder, , sonunda bir orkestrayla biter…
Sıradanlığın, çeşitlenerek, renklendirilerek nasıl da farklılaştığının en güzel örneğidir; Ravelli’nin Bolerosu..
Hayatımızın tıpkı Ravelli’nin Balerosu gibi tekrarların çeşitlenerek görkemli bitişi gibi olması dileğiyle..
Haftanın sözü: Doğduğun gün sen ağlıyordun, herkes gülüyordu; öyle bir hayat geçir ki öldüğünde herkes ağlarken sen gülüyor ol.
Haftanın kitabı: Kokoloji
ısamu Saito, Tadahiko Nagao