Necla Cevheri Saatçi
21 Ağustos 2006
Izlediğimiz televizyonların aniden eskiye döndüğüne ve siyah-beyaz yayınlar yaptığını düşünün. Ne kadar garibimize giderdi.
Hayatımızın içinde olan renklerinde bir an için var olmadığını düşünün. Her yer siyah-beyaz renklerin kendi içindeki o müthiş uyumun bizde uyandırdığı duygular. Ormanlarda bulunan yeşilin her tonunun ruhumuza verdiği sakinlik. Güneş ışığının yaşamımıza kattığı canlılık, kocaman denize baktığımızda maviden yeşile olan renk değişimi. Toprağın rengi olan kahverenginin bize hissettirdiği ait olma ve güven duygusu. Her bir renk kendi içinde güzel.
ınsanın gözü kırmızı ile mor arasındaki renkleri görebiliyor. Bu renkleri görebilmek hepsini ayrı ayrı algılayabilmek aslında bir mucize. Bu renklilik hayatımıza neşe katıyor. Doğa da var olan renkler bize yetmemiş mevcut renkleri karıştırarakta farklılık aramış ve elde etmişiz. Bu bize renklerin üzerimizdeki etkisini açıkça gösteriyor.
ınsanlık tarihi boyunca renklerin üzerimizdeki olumlu ve olumsuz etkileri gözlemlenmiştir. Bu gözlemler sonucunda, hastalıkların tedavi aşamasında renklerden faydalanılmıştır.
Renklerle tedavi şomanizimden başlayarak Çin, Mısır, Yunanistan ve islam medeniyetlerince uygulanmaya devam etmiştir. Bu araştırmalar sırasında parlak renklerin tedavi sürecini kısalttığını, kirli ve donuk renklerin ise hastalığa yol açtığı bulunmuştur.
ınsanlar hastalıklarının kategorisine göre ona fayda sağlayacak renkteki odalarda tedavi edilmişlerdir. ıbni Sina “Tıbbın Esrarı” eserinde de renklerin etkisinden bahsetmiş ve açıklamıştır. Örneğin; mavinin teskin edici etkisinden dolayı kan dolaşımını yavaşlattığını belirtmiştir.
Renklerin psikolojiye etkisi de oldukça önemlidir. Renklerin yardımıyla kişinin duygusal ve fiziksel özellikleri açıklanabilmektedir. Hangi konularda eksiklikleri olduğu, kendinde de var olupta gizli kalmış yeteneklerin çıkarılmasında renk terapisinden faydalanılmaktadır. Bu da kendisine sunulan kırmızı, turuncu, sarı, turkuaz, yeşil, lacivert ve mor renkleri beğenisine göre sıralamasıyla keşfedilir. Bu sıralamanın kişi hakkında önemli ipuçları içerdiği kabul edilir.
Günümüzde televizyon ve diğer basın yayın organlarının tümünde renkli yiyecekler yememiz anlatılmaktadır. Renkli besin tüketen insanların hastalıklara karşı daha dirençli olduğu vurgulanmakta ve kullanmamız önerilmektedir. Gerçi Allah’ın (c.c.) Dünyayı ve nimetlerini bu kadar renkli yaratmasının elbette ki hikmeti vardır. ınsanlığın görevi ise bu hikmetleri çözmektir.
Renklerin dili hakkında size birkaç ipucum olacak.
Kırmızı: Kendimizi daha enerjik hissetmemizi sağlar. Bu rengi seven ve kullanan insanlar heyecanlı ve hareketlidirler.
Turuncu: Cesur ve maceracı kişiliğe sahip insanlar bu rengi kullanırlar. Gülmeyi ve güldürmeyi severler.
Sarı: Yönetmeyi ve hükmetmeyi seven insanlar bu rengi kullanırlar. Entellektüel kişiliğe sahip kişilerdir.
Yeşil: Doğayı ve huzuru seven, örf ve adetlerine bağlı, dengeli ve uyumlu kişiler bu rengi kullanır ve severler.
Lacivert: Bu rengin insanları, huzur ve sadelikten hoşlanırlar, sadık, dürüst, araştırıcı ve başarılıdırlar. Düzen ve ruhsallığın ifadesidir.
Mor: Sanatın rengi olarak kabul edilir. Bu rengin insanları güvenli ve özgür ruhludurlar.
Beyaz: Temizliğin, saflığın ve masumiyetin ifadesidir. Tarafsızlığın rengidir.
Siyah: Tabiatta olmayan bir renktir. Ölüm ve kederi ifade eder. Canlılığı ve diğer renklerin reddini ifade eder. Saklanmak ve birşeyleri saklamak için kullanılır. Yaşamınız boyunca siyahın renginiz olmaması dileğiyle.
Haftanın kitabı: A’MÂK-I HAYAL
şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi
Haftanın sözü: Sen ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşıdakinin anlayabildiği kadardır.
Mevlâna