Ali H. Demir
23 Ekim 2007
Eğitim faaliyetinin değerlendirilmesi denilince eğitimi yapanların değerlendirilmesi, eğitimin ürünlerinin değerlendirilmesi, sürecin değerlendirilmesi gibi aşamalar akla gelir. Eğitimin değerlendirilmesi çalışmalarında hareket noktası eğitimin hedefleridir. Eğitim faaliyetinin sonunda istenen hedeflere ulaşıldı mı sorusunun cevaplandırılmasına ihtiyaç vardır. Eğitimin hedeflerine ulaşılıp ulaşılmadığı sorusunun sorulması ve cevabının verilmesinin zamanlaması ise daha da önemlidir. Eğitim faaliyetinin bir süreç olarak ele alınması sonrası sürecin kritik noktalarında bu değerlendirmenin yapılmasına gerek vardır. Bir faaliyete başlandığında faaliyetten elde edilen getirilerin, kazançların gözden geçirilmesi gerekir.
Öğrenci eğitim amacıyla okula alınır. Aileler eğitimi talep ederler. Eğitim faaliyeti ile çocuk bilgi, beceri, davranış kazanır. Yeteneklerini keşfeder, geliştirir. Eğitimi topluma bir hizmet olarak sunan devlet de eğitimle bir çok kazançlar elde eder. Eğitim aracılığıyla toplumun insan gücü unsuru şekillendirilmiş olur. Sahip olunan her tür zenginlik yetişmiş insan gücü ile en verimli şekilde değerlendirilir. Yetişmiş insan gücünü sağlayan, ortaya çıkaran yine eğitimdir. Bu nedenle eğitim devlet tarafından da yaygınlaştırılmak istenir. Eğitim hem bireyler, hem toplum ve hem de devlet tarafından istenen bir olgudur.
Eğitimle yapılmak istenenlerin farkına vardıktan sonra gerçekten istenenlere ulaşılıp ulaşılmadığının değerlendirilmesi gerekir. Eğitim bireye ve topluma dönük hedefleri olan bir faaliyettir. Eğitim işi bir tek kişi tarafından yapılıp sonuçlandırılamaz. Eğitim işine bir çok kişi katıldığına göre eğitimin değerlendirilmesi işine de bir çok kişinin katılması gerekir. Bir faaliyetin yapılmasına katılan kişiler değerlendirmede de etkin olmalıdır. Eğitim faaliyetini yürütenler bu faaliyetle birebir muhatap olan öğrenciler, aileler, eğitim faaliyetini birlikte yürüten öğretmenler, idareciler ve üst kademeler yapılan faaliyetin değerlendirilmesine de katılmalıdır.
Eğitim faaliyetlerinde yapılan değerlendirmenin niteliği de eğitimin yapılışını, geleceğini doğrudan etkiler. Eğitim faaliyetlerinin sınıfta yapılan boyutunun değerlendirilmesi doğrudan öğrenciye yöneliktir. Öğrenciye yönelik eğitim faaliyetlerinin değerlendirilmesi eğitimin değerlendirilmesiyle de doğrudan ilgilidir. Sınıf içindeki eğitim faaliyetlerinin niteliğine yönelik bir değerlendirme mikro düzeyde bir değerlendirmedir. Sınıf içi eğitim faaliyetlerinde öğretmenin eğiticilik öğreticilik yönünün değerlendirilmesine okul müdürü, öğretmenin kendisi, diğer öğretmenler, öğrenciler, veliler, müfettişler katılmalıdır. Okul müdürü okuldaki diğer öğretmenlerle kıyaslayarak sınıf içindeki öğretmenin eğiticilik, öğreticilik yönünü değerlendirebilir. Öğretmenin kendisine yönelik yapacağı değerlendirme yeterince objektif olmayabilir. Ancak kişinin kendisini nasıl gördüğüne dair öz değerlendirmesinin de bir veri olarak ele alınması değerlendirmeyi yapacaklara yardımcı olabilir. Okuldaki diğer öğretmenlerin birbirlerine yönelik yapacakları değerlendirmeler de önemlidir. Her ne kadar aynı ortamda bulunan kişiler arasında ortaya çıkan doğal gruplaşmalar bu değerlendirmelerin objektifliğini düşürse de aynı ortamda benzer işleri yapanlar yapılan faaliyetleri, faaliyetlere ilişkin gösterilen performansı yakından gözleyebilirler. Bu nedenle yakın gözlemlere de önem verilmelidir.
Öğretmenlerin yaptıkları çalışmalar öğrencilere yöneliktir. Öğretmenin çalışmalarının eserleri öğrenciler üzerinde büyük oranda görülür. Öğrencide var olan bir çok niteliğin oluşmasında öğretmenin etkisi olur. Bu nedenle öğrenciyi öğretmenin ürünü olarak görmek yanlış olmaz. Öğretmen sahip olduğu bilgi, beceri, tutum ve davranışları kullanarak öğrenciyi şekillendirir. Öğretmen kendine göre istediği gibi bir çalışmayla istediği bilgi, beceri, tutum ve davranışları öğrenciye kazandırma serbestisine, özgürlüğüne sahip değildir. Öğretmen yetiştiği alana yönelik olarak kazandığı formasyona göre belirlenen bilgileri, becerileri, kazanımları, davranışları öğrencilere kazandırmalıdır. Eğitim sistemini kuran, işleten, değerlendiren üstün irade eğitim kurumlarında kimin neyi yapacağını belirler. Demokrasi kurallarının hakim olduğu toplumlarda üstün iradenin nasıl belirleneceği hukuk kuralları ile ortaya konur. Eğitim faaliyetinin nasıl yapılacağı eğitim biliminin verilerine göre belirlenir. Toplumsal hayatı düzenleyen hukuk kuralları bir diğer belirleyici unsurdur. Hukuk kuralları ve eğitim biliminin verileri eğitim sisteminin çalışmasını düzenlemektedir. Sistemin çalışmasını düzenleyen genel çerçeve öğretmenin sınıf içinde yapacağı çalışmaların niteliğini ve niceliğini belirler. Dolayısıyla öğretmen bu çerçeveye uygun olarak sınıf içinde faaliyetlerini sürdürür. Bu yönüyle öğretmenin durumuna yönelik yapılacak değerlendirmede öğrencilerinin durumlarının mutlaka dikkate alınması gerekir. Öğretmenin ortaya koyduğu ürünler öğrenciler olduğuna göre bu ürünler mutlaka değerlendirmeye bir şekilde dahil edilmelidir.
Buraya kadar açıklanan unsurlara yönelik yapılacak değerlendirmeler eğitimin yapıldığı yerler olan okullarda, sınıflarda yapılır. Bu düzeydeki faaliyetler eğitim, öğretim, yöntem, teknik gibi doğrudan eğitim işiyle, eğitimi doğrudan yapan kişilerin durumlarıyla, eğitimin yapıldığı ortamların nitelik ve niceliğiyle doğrudan ilgilidir. Oysa eğitim sadece bunlardan ibaret değildir. Sadece sınıflarda öğretmenlerin eğiticilik, öğreticilik yönlerinin değerlendirilmesi yeterli değildir. Okulların amaçlarına ulaşma düzeylerinin değerlendirilmesi de gerekir. Bu düzeyde yapılacak değerlendirmeler sınıf, personel ve öğrenci niteliğine yönelik değerlendirmelerden farklıdır. Eğitim faaliyetlerinin makro düzeyde değerlendirilmesi de mutlaka yapılmalıdır. Makro düzeyde yapılacak değerlendirmelerde eğitim sisteminin tümü dikkate alınmalıdır. Üst kurumlar olarak nitelenen bakanlık ve merkez teşkilatında yer alan birimler, aracı üst kurum niteliğinde yer alan il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri bu anlamda makro düzeyde değerlendirmeye tabi tutulması gereken birimlerdir. Eğitim sistemimizin yapısına bakıldığında örgün ve yaygın eğitim kurumlarının oluşturduğu iki ana bloğun varlığı görülür. Örgün eğitim kurumları sistemde okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim ve yükseköğretim olarak basamaklanmaktadır. Yaygın eğitim kurumları ise örgün eğitimin dışında kalan tüm eğitim faaliyetlerini kapsar. Toplumun geneline yönelik yapılan eğitim faaliyetleri yaygın eğitim kapsamına girer. Eğitim sisteminin değerlendirilmesine yönelik yapılan çalışmalara bakıldığında bu iki ana blokta yer alan kurumlara yönelik etkin bir ölçme- değerlendirme ve denetim faaliyetinin varlığından söz edebilmek oldukça güçtür. Tersine sistemin içinde değerlendirme ve denetim dışı bir çok alan vardır. Denetim ve değerlendirme yapılan alanlarda ise yıllık rutin denetim mekanizmaları tarafından yapılan bir değerlendirmeden söz edilebilir. Ancak bu çalışmaların sonuçlarının etkin bir şekilde değerlendirildiğine dair ciddi kuşkular vardır. Zaten bu tür denetim ve değerlendirmelerde personele yönelik veya kurumlara yönelik teftişle ve teftiş raporuyla sınırlı kalan bir değerlendirme yapılabilmekte; sistemin etkililiğine dair, geliştirilmesine dair, niteliğe dair bir değerlendirme yapılmasını sağlayan verilere ulaşmak mümkün olmamaktadır. Her yıl sayısal tablolarla açıklanan veriler ise niceliğe dair bir değerlendirmeden öte gitmemektedir ki bu niteliğe yönelik bir değerlendirme anlamına gelmez.
Eğitim sisteminin her düzeyde değerlendirilmesine yönelik sistemli çalışmaların bir an önce yapılması gerekmektedir. Yapılacak sistemli çalışmalara katılım konusunda da ciddi bir şekilde düşünülmelidir. Ancak şeffaf, ilgili herkesin yani tüm paydaşların katılımını sağlayan gerçek anlamda bir yönetişim anlayışıyla yapılacak değerlendirme faaliyetleri sistemimizin kalitesine gerçekten katkı sağlayabilir.