İbrahim Dülger
23 Ocak 2007
Üniversitelerin çalışmaları, Tarih ve Arkeoloji Bilimi ve teknolojide gelişmeler sonucu Anadolu’da erken tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar olan yerleşim yerlerinin tesbiti yapılmıştır. Yukarı Mezopotamya’da bulunan şanlıurfa ıli toprakları üzerinde yapılan araştırmalarla en eski yerleşik insan kültürlerinin izlerine rastlanmıştır. Nevali Çori, Göbeklitepe, Karahantepe, Sultantepe, Tektek Dağları, Harran gibi yapılan araştırmalarla bulunan buluntuları tarih yazınını değiştirebilecek niteliktedir. şanlıurfa eski kent merkezinin en eski yerleşim yeri olan Balıklıgöl , Yeniyol, Kızılkoyun, Haleplibahçe, Yakubiye de yapılan sismik araştırmalarda “Erken Cilalı Taş” çağına varan yerleşmeler saptamıştır. M.Ö. 11500 yıllarına tarihlenen Balıklıgöl Heykeli bu mevkide bulunmuştur. Bu bilimsel saptamalar mevcutken, insanlık kültürü mirası açısından bulunmaz turizm hazinesi sayılabilecek buluntu ve yerleşim yerlerinde yapılaşmaya izni verilmesi, eski kent evlerinin yıkılıp çarşı, pazar, binalar yapılması affedilmez bir hatadır. Son yıllarda yerel yönetimlerin büyük iddialarla ileri sürdüğü ve sansasyon yaratan Haleplibahçe Projesi, değişikliklere uğramasına rağmen bir çok açıdan; hatalı ve gereksiz sahadaki kültürel mirasa büyük zararlar verecek projedir, iptal edilmelidir. Haleplibahçe Projesinin yapılacağı alan; cografi açıdan incelendiğinde vadi konumunda olup, dağlardan inen yağış ve sellenme sullarının toplanma alanı, doğal bir drenaj kanalıdır. Geçmişte aşırı yağışlar sonucun da sahada, sularını günlerce koruyan göllenmeler oluşmuş, fazla sular Balıklıgöl sularına karışarak kent içinde sel olaylarına sebep olmuştur. Bu nedenle saha içinde vadi önünü tıkayabilecek düzende yüksek yapılara izin verilmemelidir. (Bu yıl meydana gelen yağışlarda kuru, ufak dere yatakları düz alanda bile sellenme sularını tahliyede yetersiz kalmıştır.) Bu nedenle uzun kurak dönemden sonra başlayan sağnak ve sürekli yağışlar, kısa sürede egimin en düşük alanlarında toplanmakta, büyük zararlara yol açmaktadır. Haleplibahçe tabanındaki sahada bulunmayan ancak çok ötelerden akımı yüksek sel suları ile süreklenen bazalt taş kütlelerine de rastlanmaktadır. Böyle riskli bir alanda yapılacak müze, sergi, toplantı salonları gibi yapıların aşırı yağışlarla oluşabilecek göllenme ve sel sularında harap olmasına neden olacak, gereksiz zararlara yol açacaktır. Yamaçlardan Haleplibahçe’ye inecek suların tahliyesi için yapılacak kanal ve drenaj çalışmaları alt sahada varlığı sismik araştırmalarla en detaylı biçimde saptanan eski kültürlere ait tarihsel değere sahip, Arkeolojik buluntuları tahrip edecektir. Nitekim; yapılan bir kanal kazısı sırasında 2006 yılının bahar aylarında Sakıpağa Konağının kuzey kesiminde; Bizans dönemine ait olduğu belirtilen mozaiğe rastlanmıştır. Üniversite, Müze, ıl ve Yerel Yöneticilerinin duyarlılığı nedeniyle proje durdurulmuştur. 2007 Ocak ayında Valilik, Belediye ve Müze destekli Arkeolog Nedim Dervişoğlu Beyin başkanlığında Mozaiklerin kurtarma kazıları başlatılmıştır. Bugün yapılması gereken alanda, Kültürel miras ile ilgili kazılar yapılmalı, eseler gün ışığına çıkarılmalı, yine alan içinde muhafaza edilmelidir. Proje eserlerin sergilenmesi ve korunmasına ağırlık verecek şekilde değiştirilmelidir. Proje içinde varolan Samerra Kulesi gibi bir yapının alanda yapılmak istenmesinin mantığını anlamak mümkün değildir. 9. y.y. Irak’ta Abbasi’ler döneminde yapılmış dıştan merdivenli ilk dönem minare şeklinin proje içinde yapılması yerine, alan dışında kent mimarisi ve kültürümüzle bağdaşan özgün yapıların yapılması daha uygundur. Karakoyun iş merkezinde böyle bir kule zaten vardır. Kent içinde yeterince taşıt trafiği vardır. Sergi, kamu binaları gibi yapıların bu bölgede yapılması kent trafiğini daha da sıkıştıracak, belki de yeni kavşaklar gibi külfetli eski kent dokusunu bozabilecek çalışmaların yapılmasını zorunlu kılacaktır. Alan; hiçbir müdahale olmadan, yeşil alan ve gezi yolları yapılarak değerlendirilmelidir. Bugün ekonomik açıdan büyük paralar gerektirebilecek kazılar, uzun zamana yayılarak yapılabilir. Gelecek yıllarda tamamlanacak kazılarla, daha zengin, uluslararası Turizm açısından cazibe alanı elde edilmiş olunacaktır. Kurtarma kazısında görevli Arkeolog Nedim beyin titiz çalışması ve gerçekçi fikirleri övgüye değerdir. Konu ile ilgili sivil toplum örgütleri ve kişilerin destekleri önemlidir. Haleplibahçe’de bulunacak eserler hepimizin zenginliğidir. Sevindirici olanı, yetkili görevli , kişilerin bu konuda duyarlı olmasıdır. Toplum olarak olayı sahiplenmek, ilerde yapılabilecek yanlış projelerle tahripleri önlemek, eski kent dokusuna zarar vermemek, istismarları önlemek için bilinçli bir kamuoyu oluşturmakta yarar vardır. “Dinlerararası Hoşgörü Parkı” projesiyle alan daha da kutsallaştırılırken; bu topraklarda yaşamış; kültürleri ile içimizde, birilerimizde, yemeklerimizde, giysilerimizde, dilimizde, sanatlarımızda yaşayan insanların yapıtlarına Hoşgörüsüzlük yapmış olumuyor muyuz?