Mahmut Çepoğlu
19 Kasım 2007
Bu yazıya Atatürk’ün “yurtta sulh cihanda sulh” öz deyişi ile başlıyorum. Atatürk’ün düşmanı da olsa gösterdiği saygı ve sevgiyi ve benzeri nice yaşanmış olayları da sizlerinde bildiğini tahmin ederek başlıyorum.
Son günlerde düşünülen ve kimi haberlere göre başlatılan sınır ötesi operasyon dolayı gergin günler geçiriyoruz. Bir yandan tezkere ve ne yapalım soruları ile karşılaşılırken, yerel ve ulusal medyada ağza alınmayacak sözlerle sınır dışı komşulara laf ve hakaret yetiştiriyoruz. Ağız birliği etmişçesine ve sövgünün bir şeyin ifadesi olmadığını bilmemize rağmen okkalı bir şekilde küfürler savuruyoruz. Oysa düşünürler gücün yettiğini koru ki zalimlerin karşısında senin yanında yer alsın nesayihinde bulunuyorlar.
“Bir Türk dünyaya bedeldir.” Sözünden hareketle hep üstünlüğün bizde olmasını istiyoruz. Oysa yeryüzünde kendini tüm dünya halkından üstün tutan ırklar ve milletler vardır. Biz bunlara yeterince değer veriyor muyuz? Üstünlüğün ancak Allaha mahsus olduğunu böbürlenmeden ziyade, tevazu göstermenin erdemine ulaşmak inancımızın gereğidir. Sen birisine hakarete yeltendin mi bil ki ondan aynı cevabı ve belki de daha ağırını alacaksın. Önemli olan söylememen ve ne de hakaret dolu laf almaktır.
Bir-iki vakıa ile olayı genişleteyim. ıngilizler Mondros mütarekesi sonrası 1919 da ıstanbul’a girdikleri zaman Rumlarda onlardan güç alarak taksimde yere Türk Bayrağı’nı serip üzerinden geçiyorlarmış.
ızmir’in kurtuluşunda Atatürk ızmir’e girdiğinde Türklerde bu kez Yunan Bayrağı’nı serip Atatürk’ün üzerinden geçmesini beklemişler. Atatürk büyük bir erdemlilik örneği vererek; “bu bayrağı kaldırın.” Bayrağa basmayarak “bayrak bir milletin kıymetli değerlerindendir. Çünkü bayrak milletlerin bağımsızlığını temsil eder.” Sözlerini sürdürerek “Başkasının bayrağına değer verin ki sizin bayrağınıza değer versinler” deyip bayrağı toplatır.
Yine ibret verici bir sahneden alıntı yapıyorum. Yunanlılar büyük bir zayiat vererek Başkumandanlık Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde geri çekilmişlerdir. Düşmanın yere atıp terk ettiği Yunan Bayrağı’nı kaldırılmasını ister. Bu Atatürk’ün insanlığa ve milletlerin değerlerine verdiği saygıdır.
Sonrada ülke dışında yapılan gösterilerde yapılan müdahalelere kızıyoruz. Geri dönüp falan tarihte onların mallarını protesto ettiğimiz günleri ne çabuk unuttuk. Bizim için zaman unutmanın ilacıdır. Onlar için kin ve öfkenin birikmesidir. Onun için saygı gösterelim ki saygı bulalım. Kukla yakıyoruz, bayrakları yırtıyoruz onların aynısını yapmasını engelleyemeyeceğimize göre dünyada da barış ve dostluk aradığımızı düşünerek saygıda kusur etmemeliyiz ki saygıyı bulalım.
Geçen gün bir gazetede Barzani’nin bir resmi yapılmış ve üzerinden araba tekeri geçirilmişti. Bir başka gazete Talabani’yi bir dansöze benzetilmişti. Onların ülkesinde aynısı yapılsa bizi huzursuz etmez mi? Barzani’yi ya da Talabani’yi sevip sevmemek ayrı bir konu.
Bir kimse bir milletin liderliğine soyunmuşsa ve o insanlar dünyanın efendisi Amerika’da Avrupa’da en üst düzeyde ağırlanıyorsa, devlet olma yolunda bir uğraş veriyorlarsa onların özgürlük hareketi; ister senden olsun, olmasın saygı duymak lazım. daha dün israili devlet olur olmaz dünyada ilk tanıyan bizim ülkemiz değil mi? Bu gün Çeçenya’da, Filistin’de verilen mücadeleye nasıl destek oluyor ve saygı duyuyorsak Seddam’ın zulmünden kurtulmuş bu insanların özgürlük taleplerini haklı bulmamak mümkün mü?
Milletler savaş ta olsa birbirlerini bitirmeyeceklerine göre bir birlerine saygı ve sevgi göstermek zorundadırlar. Dün karşı duruş sergilerken bu gün lojistik destek vererek istihbarat birimlerini o anlamda büyük bir başarıyla çalıştırma uğraşı vermektedirler.
Yaklaşık tarih 1900 yıllarıdır. Ermeni olup Hıristiyan dinini terk etmiş Müslümanlığı seçip ilim tahsil etmiş bir imam Atarpazarı’nda ki camide verdiği hutbede ağlamaya başlamış. Sebebini soranlara; “Elhemdullih ben Müslüman’ım.şahadet getirerek, hiç kimsenin bundan şüphesi olmasın. Lakin öldürülen insanlar benim ırkımdandır. Acısını yüreğimde hissediyorum. Benim dinim bana onlarınki onlara.” Bu ve benzeri yaşanmış örnekler insanların mutlaka kendi ırklarına ilgi ve haz duyduğu gerçeğini kimse inkâr edemez.
Peygamber efendimiz; “kendi milletine sahip çıkmayan insanlar cehennemliktir.” Yine bir hadisinde “aslını inkar eden haramzadedir.” Demesi insanların kendi milletine sahip çıkmasının erdemine dikkat çekmektedir. Toplumumuz dindar olduğuna göre Barzani ve Talabani’ye hatta Kürtlerin devlet oluşumuna bakan Kürtler vardır. Bu vesileyle meseleyi çarptırmadan uğraşmak lazım.