Mahmut Çepoğlu
16 Kasım 2007
Geçen hafta belediye sergi salonunda bir sergi izledik. Bir ressamın iç dünyasını izlediğimiz gibi onun antik mozaiklere ve tarihsel düşüne tanık olduk. Mitolojiye olan sevdasını renklendirip dökmüş tuvale. Bugün dünyaca konuşulan ve büyük merak uyandıran Halepli Bahçe’de tesadüfen gün yüzüyle buluşan mozaikleri fırçasıyla bizlere ulaştırmış. Kadim tarihin mozaiklerini kendi fırçasıyla ustaca renkler ve desenlerle sunma ayrıcalığını resimde başara bilmenin mutluluğunu yaşıyor.
. Mozaik şeklinde, renginde ve deseninde tuvale aktarması seyirci için bir doyumsuzluk.
Derin izler bırakan mozaikler tarihteki insan sevgisi kadar yaşamın gerçeklerini renklendirerek bu gün bizimde görmemiz vesile olmuş. ınsanlara tarih sevgisi aşılama ve kültürel mirası koruma görevini üstlenmiş, onu izleyicilerle buluşturma sorumluluğunu fırçasıyla bizimle buluşturma mutluluğuna eriştiği her halinden belli.
Gönlünün sesini dinleyerek bireysel fedakârlığını toplumsal özveriye dönüştürmesini bilen bir sanatçı. Emek vererek yoğrulan ve renkten renge dönüştürülen boyaları ruhunun gizemiyle ile birleştirerek tablolara aktarmış. Daha çiçeği burnunda bir yıllık amatör bir sanatçı. Aslında bu ilham ve başarı kaynağı Usta Ressam Meher Bayramoğlu’na borçlu.
Meher Bayramoğlu Belediyenin Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nde resim kursu hocası. Urfa’nın ufkunu açan akademik bir ressam. Urfa onunla tarihi bir fırsat yakalamıştır. Ressam Meher Usta’nın süzgecinden geçen, onun gözetiminde palet tutan, fırça atan ve ıspatulayla renk vuruşları yapan, amatör ressam ve kursiyerlerin zaman zaman güzel sanatlar galerisinde resimlerini izleme fırsatı buluyoruz. Bu bizleri fazlasıyla mutlu etmektedir.
Meher Bayramoğlu hoca “Urfalı sanatçıların başarılı olmasının en büyük nedeni Urfa’nın tarihi güzellikleridir” derken “tüm Urfalı sanatçılar Urfa’ya borçlu. Bu sergiler Urfa’nın zengin kültürel mirasını dünya ile buluşturma çabası” olduğunu söylemekten çekinmiyor. Ayrıca tarih ve doğanın güzelliklerini kursiyerlere aşılayarak onları sanatın efsanevi yönü ile buluşturmakta. ışte Mitolojik sevdam böyle bir anlayış içinde doğmasının nedeni bu olsa gerek.
Nezahat Yıldırım’ın iç dünyası resimlerindeki renk güzelliklerine yansımış. Resimlerinde renk zenginliği olmakla birlikte ressam, haki renk tonlarına ağırlık vermiş. Buda sanatçının sevdiği renk olsa gerek. Genç kızlar daha renkli desen ve motifleri severken o giyimde siyah resimde ağır renkleri tercih etmiş.
Siyah yöremizde örf ve adetlerden gelen yas tutma gereğidir. Koyu renkler hepsi o çağrışımı yapar. Bana göre de haklı. Toplum bu kadar üzüntülü, keder yüklü, patlamaya hazır bir tüfek misali. ıçselleştiğimiz bu yaşamla kahroluyorken giyinmek, eğlenmek, gülmek içimizden gelmediği gibi, ressamın da tuvale ciyak renkler atması zevk vermez sanırım.
Resimlerinde biraz mistik fazlasıyla tarih, natörmord (düzenleme), doğa, portre, serbest kompozisyon ve birazda soyut çalışmalar yer alırken toplumsal yaşamın olgusunu unutmamış. Mevlana’yi anma haftasına denk düşmesi ona olan saygı ve derin felsefesine olan duygusal yaklaşım büyük anlam taşımaktadır. Duyarlılığını karınca kararınca işleme çabası vermiş.
Mozaik sevgisi ile izleyicileri buluştururken, modern mi yoksa soyut mu? Gibi kavram kargaşası ve fırça darbeleri arasında arayış içinde kalmış. Bizi fazlasıyla düşünmeye sevk eden bu sergi, acaba hakikaten biz bu değerlere sahip çıkıyor yada onların kıymetini biliyor muyuz? Onlarla iç içe yaşamamıza rağmen ne derece sahip çıkmaktayız. Tarihe ve mirasına sahip çıkmak insanlık için mukaddes bir görevdir. Bu güne taşımak ve geleceğe mal etmek tüm Urfalıların ister sanatçı olsun ister sıradan vatandaş olsun duyarlılığına kalmıştır.
Öteden beri biz resmi somut görmeye alışmışız. Ama yine fırçalar yeni beleklerin bizleri soyut resimle buluşturmasının erdemine varmış bulunuyoruz. Kara kalemden nokta vuruşları ve okul sıralarında kağıt yapıştırarak “kolaj” dediğimiz resim yapma sanatını güzelliğine bu mozaikleri seyrederken nostaljinin tadına vardım.
Her sergi gibi bu sergininde elbet bir mesajı var. Bu mesajı tarihi ve kültürel mirası sahiplenmedir. Yağlı boyalarla yeni bir teknik kullanarak mozaiklerin şekline dönüştürülmesi sabır ve metanet isteyen bir çalışma.
Ressam kültürel değerlere sahip çıkarken, bizi düşündürüyor ve tarihin derinliğine salıyor. Gerek resim olsun gerek fotoğraf yada yazılı eserler olsun, coğrafyanın değerlerine sahip çıkmak halkımızın yaşantısını ve coğrafyadan doğup büyüyen yada ebediyete göç etmiş olanları resmetmenin güzelliğini yakalayarak bu olanakları insanlara sunmaları çok anlamlıdır. Bu anlamı hepimizin yüreğimizde hissetmesi gerekir.
Birçok imgeler taşıyan tarihe, yaşama göndermelerde bulunan sanatçının bu l. Kişisel sergisinde kutlamanın mutluluğunu bölüşmek istedim. Nezahat Yıldırım’a başarılar dilerim.