Mahmut Çepoğlu
30 Temmuz 2007
Bu iki kelime insanların varlığından ve insanların yaşadığı her yerde vardır. Semavi dinler, zulüm ve zalimden kurtulmak için hep bu yönde öğretilerde bulunmuşlardır. Çünkü hayatın her alanın da zulmü kabullenmeyenler, zalimi sevmeyenler hep hakaretlere, haksızlıklara, dayağa, işkenceye maruz kalmışlardır. Tarihin sayfalarını çevirdikçe isyanlar hep zalimlere karşı yapılmıştır. Onlarda işkence, eziyet, ölüm, darağacı, çarmıh, giyotin hepsi onlar için var etmişlerdir. Cellâtlar kılıçlarını zulme karşı duranlar, benimsemeyen ve isyan edenler için bilemişlerdir.
ınsan olan, insanlığın erdemlerini yakalayabilmiş olanlar, insanlığın mutluluğunu isteyenler, zulmü kabullenemez, zalimin yanında durup zulmü alkışlamaz. Bu tür davranışların insanlığın şanından olmadığını bilirler. Dört kutsal kitapta da zulmün bağışlanmayacağı zalimin asla af edilmeyeceği söylenilmesine rağmen yine de “zulüm ve zalim” yaşamlarını sürdürmekte, toplumda ki yerini koruduğu gibi üstelik insanlardan hürmet, ilgi, alaka, değer, saygı gördüklerine tanık oluyoruz. Buda bizim nasıl bir ahlak erozyonuna uğradığımızın kanıtıdır.
Zulüm zalimin bedeniyle özdeştir. Vahşet, kin, öfke, kanın damarlarında dolaşması gibi dolaşır. Oysa Sevgiye, muhabbete, mutluluğa, güzelliklere ihtiyacımız varken neden ruhumuzu karartan davranışlarla haşir, neşir oluruz bilmem. Aslın da biliyoruz; bunun geri kalmış toplumlarda servet edinmeden başkaca bir şey değildir. Ama söylemek istemiyoruz.
ınsanlık tarihinde zalim ve zulüm hep var olmuştur. Zulme ve zalime karşıda hep dik duruşlar, yenilgiyi kabul etmeyen, değişik hareket ve davranışlarla zulme başkaldırılar hep olmuştur. ınsan haklarını savunma, hukukun üstünlüğünü kavrayarak uygulanmasında medeni ölçüleri kullananlar, demokratik hak ve özgürlüklerin etkin olma konusunda kavgalar sürdürülmüş, savaşlar yapılmış, neticede insanlık hep üstün gelmiş olmasına rağmen zulüm bitirilmediği gibi zalimlerinde sonu gelmemiştir. Kimilerini boyunduruk altında tutmak için bazıları daima bu tür mahlûkatı yaratmışlardır.
ışte bunun içindir ki “küfür devam eder amma zulüm devam etmez.” Zulmün varlığında zalimin yaşamasında kendimizi onlardan korumalı ve zulmü kabul etmediğimiz gibi onu sevmekte, onun yanında yer almakta, insanlığa karşı işlenmiş suç olduğu gibi Allahın emirlerine karşı gelmenin göstergesidir. Zalimi sevmek, ona hizmet etmek, onun zulmüne ortak olmak olduğu kadar Allaha şirktir.
Zulmün vatanı yoktur. Zulüm nerede ise ona din ve milliyet olarak değil, insan olarak ona karşı durmak gerekir. Zalimin zulmüne karşı insanlığın erdemini anlatmak ve gerçekleri söylemekten kaçınmamak gerekir. ınsanoğlu zalimdir ve zulmüne yabani hayvanlar bile dayanmamaktadır. Edindiği öldürücü aletler onları korkunç bir hal içine koymuştur.
Vahşet ve çirkinlikleriyle zulmü içinde barındıranlara karşı söylenmiş o kadar güzel söz var ki; biz bu sözleri fırsat buldukça tekrarlaya bilirsek ne mutlu bizlere. Her milletin atasözlerinin kendi dilleriyle söylendiği zaman bir güzellik bir zarafet taşır içinde o atasözündeki ses tonu, ondaki kafiye ahengi ve kelime renkliliği bana o dildeki ifadesini sevdirir. Türkçedeki “zalimin zulmü varsa fakirin Allah’ı var” ifadesi zalimin zulmü sürdürürken ona karşı fakirin de sığınacağı tek yer Allah’ıdır.
Arapçada ki “e küfür duum e zulum mai dum” denilirken “küfrün zulüm olmadığı onun hayatının sürdüreceği ama zalimlerin mutlaka sonunun geleceği anlamında bir ata sözdür. Elbette zalimlerin sonu gelmeyecektir. Biri gider başkaları gelir. Dünyada bunun birçok örneği yaşanmıştır.
ınsanın gördükleri yanında bir de kendi vicdanının yoklaması lazım. Dünyada ve Ülkemizde işlenen zulümleri destekleyip alkışlıyor muyuz? Yapılan zulmü seviyor muyuz? Eğer bu meziyetleri taşıyorsak demektir ki biz bu zulme ortağız.
ınsanlar zulümden nefret ettiği kadar zalimi sevmez. Güzellikleri sevdiği kadar çirkinliklerden nefret eder. Özgürlük, adalet istediği kadar zorbalıktan nefret eder. Hak ve hukukun üstünlüğünü savunduğu kadar, karşı olanlardan uzaklaşır. ınsanlık düşmanlık kin ve nefretten uzak durduğu kadar dostluğu arar.
Yoksulu kimsesizi, mazlumu koruyup sahiplendiği kadar zorbayı, despotu sevmez ve ona karşı direnmenin gereklerini anlatır. ışte tüm bu nedenlerle insanlığın insanca sevene, samimi dostluklara, dürüst arkadaşlıklara hayatın her alanında zulme ve zalime karşı iş birliğine el ele tutuşma davranışını göstermesi gerektiğine inanıyorum.