Mahmut Çepoğlu
19 Mart 2007
Yazıya iki haftalık ara verdim. Siz isterseniz buna tatil deyin. ışim gereği bir hafta Ankara bir hafta da ıstanbul’da ilkbaharın müjdecisi badem çiçeklerini hoşnutla gözlemledim. Ankara’nın havası hoştu da ıstanbul’un soğuğuna dayanamadım. Metropollere göre taşra kentler insanlara sevimli geliyor. Ankara’da dolaşırken rahmetle andığım Seyfettin Sucu’nun “Ankara’nın derdi para” türküsünü mırıldandım. Aslında yalnız Ankara değil, insanların ülkenin de derdi para. Dış borç, iç borç gel de çık bu işin içinden. Pembe tablolar hep düşündürüyor insanı acaba! Ankara baştan sona siyaset kokuyordu. ış takipleri, ihale, tayin, atama ayakta durabilme mücadelesi verilirken, diğer yandan da Türkiye’yi sahiplenme adına bir uğraş veriliyordu. Boş üniversite öğrencileri sosyal bir patlama eşiğinde. “Taşı ezerek suyunu çıkarın” demeler hayal. Herkes bulunduğu yerde memnun değil, daha bir üst makamlara gelmek sevdası yüreklerde. Bunun yanında bir daha milletvekili olabilir miyim? Korkusu yüreklerden yüzlere yansıyordu. Onlar 550 kişide bir kişi olmak isterken biz kendi derdimizin uğraşını veriyorduk. Herkesin derdi başka. şair ve yazarlarla Ankara da olduğu gibi ıstanbul’da da ilişkiler yumağı gittikçe gürleşti. Uzun zamandır hasret kaldığım edebiyatçılarla bir araya geldim. Yeni insanlar tanıdım. Urfalıyım deyince bizi bağrına basanlar olduğu gibi gündemde olan “Yaralı Yürek” film setini basanların da demokratik haklardan yoksun olduğunu, buna nasıl müsaade edildiğinin hesabını bize sormadan edemiyorlardı. “Demek sizde hala dağ kanunları hüküm sürmekte.” şanlıurfa Vakfı Genel Merkezimiz benim uğrak yerlerimdendi. Onlarla çeşitli toplantılar ve fikir teatisinde bulunuldu. ıleriye dönük başarılı çalışmaların stratejisinden esinledik onlardan. Hep saygıyla andığım büyük usta, Tenekeci Mahmut lakabıyla anılan Mahmut Güzelgöz’ün Ankara’da bir anma gecesi yapıldı. Geceye Urfa’lılar tüm kadro ordaydı. Bu gece için şanlıurfa Vakfı Genel Başkanı Mehmet Karakuş büyük bir efor ve uğraş vererek ev sahibi olmanın nezaketini gösterdi. Geceyi baştan sona Halk Müziği’nin ustası ve koro şefi değerli sanatkâr Mehmet Özbek 50 kişilik kadrosuyla geceyi renklendirdi. şanlıurfa Vakfı ve Ankara Devlet Türk Halk Müziği korosu ile müştereken yapılan gece takdire şayandı. Ankara da Urfalılarla hoş bir gece geçirdik. Gecede bir çok solo sanatkar yanında koronun seslendirdiği türkülere tempo tuttuk. Alkışlar, saygı, dua ve güzel dilekler onun ruhunaydı. Geceyi renklendiren Mehmet Özbek’in solosu yürekten saygı duyduğu Tenekeci Mahmut için farklı bir anlam bulmuştu. Tenekeci Mahmut Güzelgöz’un oğlu Mehmet Güzelgöz’de babasından gazel ve manilerle geceye renk kattı. Vakıf Başkanı Mehmet Karakuş’un Mehmet Özbek ve Osman Güzelgöz’e plaket vererek geceye onurluluk kazandırdı. Bir babadan geriye bir şeylerin kalması mutluluk verici, hele bu insanın ruhuna hitap ediyorsa… “Gök kubbede kalan hoş bir seda.” Tüm koro çalışanlarının emeğini çiçeklerle ödüllendiren Karakuş’un hareketi anlamlı bulunduğu gibi büyük alkış topladı. Gecenin sürprizi Urfa’lı olurda konukseverliğini yapmaz mı? Tüm koroya çiğköfte sunumu yapıldı. Çiğköfte ikramı Halil ıbrahim Sofrası sahibi Ali Işıksever tarafından yapıldı. Ankara’da ki tüm Urfalılar bize ne düşer yapalım tavırı içinde olmaları dayanışmanın en güzel örneğiydi. Tenekeci Mahmut Usta’nın kısa özgeçmişini burada aktarmak istiyorum. 17 şubat 1919 ‘da Urfa’da doğdu. Esas mesleği tenekecilikti. Müziğe olan merakı yüzünden çok küçük yaşlarda müzik fasıllarına katılmış. şehrin ünlü okuyucularından geleneksel üslubun tüm inceliklerini almıştı. Birçok türküsü Mehmet Özbek tarafından TRT repertuarına alınmış. Güvenirliliği, dürüst kişiliği ona sağlam bir kişilik kazandırdığı gibi müzik dünyasının öncülerinden bir şahsiyetti. Rahmetle andığım Tenekeci Mahmut Usta ile yollarımız Eski YSE bu günkü Köy Hizmetleri adıyla anılan dairede kesişti. Ona hep saygı duydum. Geniş bir hayal gücü ve geniş bir repertuarı olması açısından Urfa için önemli bir ustaydı. Rahmetle anıyor, geceye emeği geçen herkese teşekkür etmek bir vefa borcudur, diyorum.