Mahmut Çepoğlu
24 Kasım 2006
Bir şehrin sevgisi o şehrin yetiştirdiği değerleri önemsenmesinden ve sahip çıkılması ile eşdeğerdir. Özellikle böyle çalışmalar şehirde yetişmiş ülke sathında tanınan, bilinen, düşünür, edebiyatçı, önemli siyasetçilerin adına; çeşme, park, okul yaparak veya yapılan yerlere onların ismini vererek onların da isimleriyle aramızda yaşamasına vesile olurlar. Bu şehre özgü motif ve renklerin şehirle buluşması demektir. Örnekleyerek sürdüreyim. Bir çok il ve ilçede, Yunus Emre, Necip Fazıl, Nazım Hikmet gibi gönül adamı, şair ve yazarın yanında, siyasi, düşünür, bilim adamlarının isimlerine rastlamak mümkün. Bu bizim kentimizde de böyledir. Oysa bu topraklarımız nice bilim adamı, düşünür, şair, yazar çıkarmıştır. Bir çok il ve ilçede çeşitli mekanlara verilen isimleri, bizimde mutlaka sokak cadde, çeşme, park ve okul gibi yerlere verme gibi bir mecburiyetimiz yoktur. Bu geçmişte hep böyle oldu. O atmosferden kendimizi kurtarıp yenilememiz gerektiğine inanıyorum. şehirler yetiştirdiği insanlarla anılırlar. Bunlar; hele ulusal anlamda tanınır ve bilinir hale gelmişlerse, ne mutlu o şehre ve şehrin halkına ki bağrından öyle insanlar yetişmiş. Çeşitli düşüncelerin yetiştirdiği ve düşünceleri ile ünlenen kişilerin isimlerine çeşitli yer ve mekan ismi olunca yarın bir başkası gelir, aykırı düşündüğü için farklı kararla, üstelik toplumsal sevgiyi sindirerek yeni bir isim verir. Öyle ki, sen Necip Fazılı bir yerde isimlendirirsen yarın başkası gelir onu kaldırır Nazım Hikmet verir. Böyle şeylerin çok yapıldığını da görüyoruz. Oysa bu memlekette emeği geçmiş insanın ismine kimse itiraz edemez. Üstelik onun ismini bir yere vermek saygınlıktır. Hele yaşamakta olan politikacılara yaranma adına isimlerini bir yerlere vermeye hiçbir anlam vermiyorum. Demirel bulvarı ya da R. Teyyip Erdoğan caddesi gibi. Ahmet Bahçivan ış Merkezi ismiyle de cismiyle de baştan uygun değildi. Özüne uygun “Karakoyun” olarak değiştirilmesi tarihi bir çağrışım içermekte olması anlamında güzel. Elbette bu memlekete hizmet verenlerin emeği inkar edilmez. Kim bir taşın üstüne taş koyarsa onun ismi yad edilmeli, saygı duyulmalıdır. Bu isimlerle hegemonya kurmaya yönelik nitelikte olmamalıdır. Yalnız sanat dalları ile uğraşanlar değil, şefkatli, merhametli, cana yakın hoşgörülü, alicenap, centilmen, efendi, yardımsever, barışçıl düşünceler taşıyan ve daha nice değerleri ruhlarında ve toplumsal döngü içinde barındıranlar da bu çemberin içine alınabilirler. Örneğin bir mahallede bilinen tanınan bir zat vardır. Onu mahalleli seviyorsa onun ismi orada zikredilmelidir. Kimsenin tanımadığı bir insanın ismini o mahalleye vermek kime ne kazandırır. O isim yabancı durduğu gibi sıradan bir isim olarak durur. Çünkü kimse onu tanımamakta. Onun içinin doldurulması saygınlığının artırılması için o çevrece bilinmesi gerekir. şehirlerin kültür merkezi olma ve kültür üretme anlamında kültürüne değer vermekle olduğu gibi bu alanda çalışmış, emek vermiş insanların isimlerini bir yerlere kazmakla yüceltilir, yaşatılır. Neticede bu insanlar bizim insanlarımız. Yıllarca aramızda yaşamışlar. Canlıyken aramızda öldükten sonrada ismine yaşama hakkı tanısak ne olur. Bazı isimleri sayalım dersek çoğu kimselerimiz bu isimleri tanımaz bile. Ben isim sayıp herhangi bir isim tesirinde kalınmasını istemiyorum. Ama isteniyorsa bu konuda kolaylıkla isim tespitine gidebiliriz. Bunlar şair, yazar, edebiyatçı olduğu kadar ressamı var, fotoğraf sanatçısı var, heykel tıraşı var, hattatı var. Yeter ki,, insan merak etsin, araştırması kolay olur. Nice alim din adamı yetiştirmiş bu topraklar. Bu alimlerin ismi laik olduğu yerlere verilmelidir. Kültür medeniyet ve sanatı yaşatanlar yaşatılmadıkça o şehir hiçbir alanda ilerleyemez. şehrin kaderini belirleyen insanlar bütün gelişmelerden habersizdirler. Onlar daha çok siyasi rant peşindedirler. Dahası; aşireti sermaye ile birleştirme çabasındadırlar. şehir; bencil, egoist, çıkarcı, dar düşünen, çapsız, ufku dar insanların elinde olduğu müddetçe ilerleme kaydedemezler. Bilgi ve birikim sahibi insanlar şehir, isim değiştirmeleri olduğu müddetçe toplumsal kırılmalar, karşılıklı sataşmalar hep olur. Oysa bir Urfa’lı isim üzerinde ne kimse siyaset yapabilir ne düşünce üretebilirler. Konu Urfa ve Urfa’lı değerleri taşımalıdır…