Mahmut Çepoğlu
23 Haziran 2006
ılimizde yatırımdan daha çok kolay para kazanma yolları tercih edilmekte. ışte ithalat, emlak, oto alım satımı, kiraya verme, halkın tabiriyle parayı aktar dönder etme, tefecilik vesaire. Hani “kılıfına uydurma” meselesi var ya!…Onlarda kendilerine göre haramdan kurtarıp helalın yollarını bulurlar… Halbuki ilimiz stratejik konumu itibariyle, GAP’ın nimetlerinden faydalanması gereken bir konumda iken, maalesef bu nimetlerden yeterince faydalanmamaktadır. Sanayileşme, ticaret, turizm ve tarım alanındaki gelişmelerden nasibini almadığı gibi başarının trendini yakalama uğraşında yetersiz kalmaktadır. Yüzyıllar öncesi ıpekyolu’nda ki çıngırak sesleri, yerini bu kez korna seslerine bırakmıştır. Bu gün karayolu taşımacılığının üçgeninde de kilit nokta olma özelliğini sürdürmekte. Demiryoluna hasretiz, umutluyuz… Uluslar arası hava limanının açılmasına bir yakıştırma yapmaya gerek yok sanırım, bitecek bir gün. Ekonomide büyük bir atılım çağının yakalanacağının sinyallerini görür gibiyiz. Kişisel başarılar verilmekte ise de şirketleşme veya ortaklaşarak herhangi bir iş yapılmaması yeni iş sahalarının açılmasını engellemekte. Kollektif çalışmaya sıcak bakılmamakta. Bunun geçmişte kötü deneyimleri oldu. Zaten Urfalılar olarak “benim olsun küçük olsun” zihniyeti hayatın her alanında kendini göstermekte. Ayrıca “ben olayım benden başkası hava, cıva” şeklinde düşünme ve koltuk sevdasına düşmelerinin zararını toplum olarak çekiyoruz. Bu partilerde sivil toplum kuruluşlarında da bu böyle… Tarımsal işleviyle ülke gündeminde önemli bir konuma sahip olduğu gibi turizm içinde aynı şey söylenebilir. Ancak kullanılabilirlilik anlamında büyük çalışmalar gerekmekte. B unun için büyük uğraşlar, çabalar olması sevindirici. Sayın Belediye Başkanı’ın yaptığı toplantılarla turizmi öne çıkarma uğraşında. şehir merkezindeki kültürel miras kısmen de olsa korunma gayretinde, ancak tarihsel dokunun varlığıyla bilinen kırsal alandaki kültürel varlıklara hala ulaşım olanağı yok. Kentin bağrında bulunan turistik mekânlar yalnız cevap vermiyor. Hanlar bölgesi olarak adlandıran aşağı çarşının restorasyonu bitmesi halinde ilimize bir farklılık elbette olacaktır. Onun için bir an önce bir turizm konsepti kurulmalı… ılimiz elindeki turizm olanaklarını pazarlayabilirse ülke genelindeki bir çok turistik il ve ilçeyi geride bırakacağına inanıyorum. Güneş, tarihi mekânlar su, istenildiği kadar var. Tarihi mekânlar, kültürel varlıklar bir açık hava müzesi niteliğinde, doğal güzellikler ise insanları doyurabilecek nitelikte. Bir dünya harikası olan GAP özellikleriyle, güzellikleriyle baş safta. Ayrıca Göbekli Tepe, ve diğer tarihi mekânlar bir Efest’en daha eski ve kıymetli, yine bir Kapadokya’dan daha görkemli… Bunu değerlendirmek elbette her Urfalı’nın işi olmalıdır. Bir organize sanayi kuruldu. Orada hayli gelişmeler olduğunu görüyoruz. Bunun yanında ikinci organizenin kurulması, çabaları sürdürülür olması sevindirici, ancak ciddi bir atılım görmek mümkün değil. Alt yapısı bitirilmiş, yatırımcıların, müteşebbislerin ihtiyaçlarına cevap verecek bir çalışma görülmemektedir. Ben bu konuda yine umutsuz değilim. Proje aşamasında ise bile gelecek için başarının simgesi olacağı inancındayım. Tarım konusuna gelince; tarım Urfa ekonomisinin temelini oluşturmakta. Tarım aynı zamanda ekonominin diğer alanlarını da rahatlıkla etkilemekte. Bu güne kadar hububatla verdiği uğraşlarda kimi zaman kıtlık kıranlara yenilmiş, kimi zaman elde edilen rekoltelerle mutluluğu yakalamışlardır. Derken pamuk, soya, kimyon gibi çeşitli sanayi ürünleri üretilmeye başlandı. Ancak yapılan ithalat bunlara aksi tesir yaptığı, dolayısıyla çiftçi her ne kadar pamuk üretimi ile uğraş vermekte ise de daha çok destekleme adı altında elini açmış bekliyor. Banka kuyruklarında çiftçilerin düştükleri halleri görmezlikten gelinmez. 1983 yılında tanıştığım Ziraat Fakültesi Dekanı olan ve bu gün ahrete göç olmuş olan Hüseyin Apan’nın şu sözünü hiç unutmuyorum. Ne zaman Urfa’nın her köyünde bir ziraat mühendisi olursa o zaman Urfa’da tarımda başarılı olur. Ancak çiftçilerimiz bilimsel çalışma yerine ilkel metotlarla tarımı sürdürme gayretindeler. Oysa köylülerin ortak girişimleri ile işbirliği sürdüreceği ziraat mühendislerini görevlendirmeleri farklı bir anlayış geliştireceğine inanıyorum. Araziyi projelendirme, gübreleme, sulama, ilaçlama ve limatizasyon gibi tarım faaliyetlerini tam bilgisayarlı olmasının katkılarından herkes faydalana bilmelidir. Çiftçilerimize bakıyorum hala atadan babadan kalan metotlarla, kulaktan dolma bilgilerle bu çalışmaları sürdürmektedirler. Bugün “Karaali“ olarak adlandırılan kırsalda, seracılık geliştirilme çabası var. Bu seralar ne kadar akıllı bir sistemle yürütüldüğü çiftçimiz bunda ne kadar başarılı ve başarısızdır bilemiyoruz. Başarı sizden, takdir bizden, mutluluk hepimizin olsun…