Mehmet Göncü
21 Mayıs 2008
Sosyal bir canlı olan insan, sağlıklı bir aktivite için iş bölümü, yani görev taksimi yaparak toplumsal yaşamını sağlıklı bir şekilde ancak yürütebilir. ışte bu organizasyonun temeli birlik ve beraberlikten geçer. Birlik ve beraberliği sağlamış toplumlar rahat, huzur ve zenginlik içinde mutlu olarak yaşarlar. Çünkü birlikten güç doğar. Güç de doğa da en önemli etken ve cazibe merkezidir. Örneğin güneşin gücü de bir cazibe ve bir çekim merkezidir. Onun için dünya dahil, sisteme bağlı bütün gezegenler, güneşin etrafında dönerler ve ona bağlıdırlar.
Bir başka örnek vereyim; Bir elde beş parmak var. Her bir parmağın ayrı ayrı marifeti var ancak her bir parmağın gücü sınırlıdır. Bu gücü çok çok büyütmek istersek hepsini birleştirir yumruk haline getiririz. ışte o zaman elin hem formatı değişir, hem de gerçek bir güç ortaya çıkar.
ınsanlık tarihini incelediğimizde de bu gerçeği görürüz. Birlik ve beraberliğini koruyan toplumlar hep mutlu, korumayanlar ise perişan ve mutsuz esaret altında yaşamışlardır.
Yakın tarihimizde biz de bu acıyı yaşadık. Osmanlı devletinin hasımları, imparatorluk toprakları üzerinde yaşayan halkları kışkırttılar Birlik ve beraberliği bozdular. Sonuçta Balkanlar, Kafkaslar ve bazı Ortadoğu coğrafyasında yaşayan halklar imparatorluktan ayrıldılar. Ayrıldılar da ne oldu sanki, o gün bu gündür huzur yüzü görmediler. Bu gün Ortadoğu’da akan gözyaşı ve kan her uygar insanın yüreğini yakmıyor mu?
30 Ekim 1918 Mondros mütarekesi ve o mütarekenin yoruma açık 7’inci maddesine göre, istilacı sömürgeci güçler, Osmanlı devletinin bütün eyaletleri gibi Anadolu yarım adasındaki topraklarını da işgal etmişlerdi. Allah bir daha o günleri geri getirmesin. O günler acı günlerdi. Neyse ki Gazi Mustafa Kemal gibi bir dahi kahraman 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan başlattığı bir hareketle, dağılan ve panik halinde olan halkı bir araya getirmiş, birlik ve beraberlik içinde bir güç oluşturmuş ve bu güçle istilacıların tümünü her alanda mağlup ederek, Misaki Milli hudutları içerisinde kalan topraklarımızı geri almış ve sonuçta da Cumhuriyetle ve demokrasiyle idare edilen, çağdaş, uygar bir toplum, şanlı şerefli ve güçlü bir devlet kurmuştur. Bu nedenle 19 Mayıs 1919’da başlatılan hareket, halkın gücünün bir yüksek irade tarafından bir araya getirilmesi ile “Ben sen yokuz, biz varız” şeklinde oluşmasından meydana gelmiş bir kutsal ittifaktan ibarettir.
ılimiz şanlıurfa da bu ittifak sayesinde, Kuvve-i milliye hareketine katılmış, güçlerini birleştirmiş ve 11 Nisan 1920 tarihinde de düşmanlarını Urfa’dan kovmuştur.
Demek ki dün olduğu gibi bu günde ve her zaman birlik ve beraberliğimizi korumak zorundayız.
şairin; “Ben sen yokuz, biz varız” dediği anlamda..
Gerçekten; Milli birlik ve beraberliğimizi korumak çok çok önemlidir.
Bu nedenle; geçmişin bütün liderleri, akıl ve feraset sahibi olan bilgileri toplumları demokrasi çatısı altında, birlik ve beraberlik içinde yaşamaya çağırmışlar ve güçlü olmanın yolunun birlik ve beraberlikten geçtiğini belirtmişlerdir.
Bende acizane olarak yaşamın bir çok boyutunda birlik ve beraberlik içinde olmayı her zaman yaşam mutluluğunun mutlak bir gereği olarak algılıyorum. Bu manada yazdığım bir şiirimi de siz kıymetli okuyucularımın değerli yorumlarına sunuyorum:
BıZıM
Dantel gibi işlenmiş bu sahiller, bu nehirler, bu göller bizim.
Bin bir renkli çiçeklerin süslediği bu ovalar, bu yaylalar, bu dağlar bizim.
On bin yıllık kültürlerle bu eserler bu güzeller, bu canlar bizim.
Üç kıtanın ortasında Küçük Asya’da bu millet, bu devlet bu vatan bizim.
Koşmalıyız durmadan bilgi çağında uygarlık ışığında, insanlık yolunda.
Zira; Bu dünya, bu güneş, Bu evren bizim…
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…