Mehmet Göncü
2 Ağustos 2007
Adına küreselleşme, globalleşme ve yeni dünya düzeni dedikleri bu uygulama, aslında gelişmiş ülkelerin, çok uluslu şirketlerinin bir organizasyonudur.
Bu şirketler başta enerji olmak üzere iletişim, ınşaat, Silah Fabrikaları, Turizm, Madencilik, Ulaşım, Bankacılık ve Tarım olmak üzere bir çok kârlı işle uğraşmaktadırlar. Dolayısı ile de büyük zenginlikler elde ederek gelişmemiş ülkelerin doğal kaynaklarını adeta sömürmektedirler. Örneğin dünyanın en zengin elmas madenlerine sahip Batı Afrika’nın bir yoksul ülkesi olan Siereleone’de halkın yıllık geliri fert başına 400 dolar civarındadır ve bu ülkede sağlıklı yaşam 29 yaş seviyesindedir. Keza; Ortadoğu’daki petrol kaynaklarının büyük bölümü de bu şirketlerin elindedir.
Özetle; bu şirketler, dünyanın ekonomik ve siyasal yapısını kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışmaktadırlar.
Meselâ bugün Ortadoğu’da cereyan eden hadiseleri nasıl izah edeceğiz? Olaylara petrol kaynaklarının elde edilmesinden başka bir tanım geliştirmek mümkün müdür?
ışte bu yeni dünya düzeni, basit bir anlatımla böyle bir düzendir. Bu konuda çarpıcı bir açıklama, Birleşmiş Milletler Örgütünden gelmektedir. Bu kuruluşun verilerine göre, Dünya nüfusunun 5/1’i dünya gayri safi hasılasının yüzde 86’sını almaktadır. Geriye kalan 5/4’ü ise dünya gayri safi hasılasının yüzde 14’ü ile geçinmek zorundadır. Ne kadar çarpıcı ve ne kadar dengesiz bir paylaşım değil mi?
Daha ilginci, dünyada yaşayan 2,7 milyar insanın geliri, farklı gelire sahip 400 insanın geliri ile aynı durumdadır. Böyle bir gerçek karşısında yeni dünya düzenini savunmak mümkün müdür? Kuşkusuz değildir ama bu durum da, günümüz dünyasının bir gerçeği ve kaçınılmaz bir olgusudur.
Bu nedenle; bu gerçeği bilerek ve zararlarını nasıl en aza indireceğimizi hesap ederek, ulusal çıkarlarımızı korumanın yollarını araştırarak, hiç ama hiçbir taviz vermeden. Ülkemizin menfaatlerini her şeyin üstünde tutmak koşulu ile yeni dünya düzenindeki bu sistemin içinde temkinli olarak şimdilik kalmamızın bugün için dünyada tek başımıza kalmaktan çok daha iyi olacağına kerhen inanmaktayım.
Ben günümüz dünyasını saran bu olguya böyle bakıyorum. Kaldı ki; ileride Tarih, 21. asrı ve yeni dünya düzenini gerçek anlamıyla elbette bir gün yazacaktır.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…