Mehmet Göncü
22 Mart 2007
Harbi umimide, Çanakkale cephesinde savaşmış kahramanlıkları ile ünlü Urfa taburundan geriye kalan gaziler, savaş sonrası Urfa’ya döndüklerinde, komutanları Mustafa Kemal’ı büyük bir hayranlıkla çevrelerine anlatmışlardır. O tarihte Urfa mutassarrıfı olan Nusret bey, Gazilerin bu sevgi ve bağlılıklarını bir anıtla sembolleştirmeyi düşünmüş ve bu amaçla 1917 yılında bugünkü abide kavşağı ile, Karakoyun ış Merkezi önündeki Hacı Kamil Köprüsünü şehrin kuzeyine bağlayan bir cadde açtırmış ve bu caddenin adına da o tarihte paşa rütbesinde olan Mustafa Kemalpaşa caddesi ismini vermiştir. Ayrıca bugünkü Cebeci iş hanının yerinde bulunan eski Vali Konağının önüne de, aynı isimde bir anıt çeşme yaptırmıştır. Bu çeşme şimdi abide kavşağındaki parkın içindedir ve gelen gidenlerde su içmektedir. Bahse konu caddenin ismi de şimdi ATATÜRK Caddesi olmuştur. Gerçekten 3 Kasım 1914’te başlayan ve 9 Aralık 1916 yılında ihtilaf devletleri kuvvetlerinin büyük bir yenilgisi ile biten Çanakkale deniz ve kara savaşları, Türk ulusunun kaderini belirlemiş, Dünya fiziki ve siyasi haritasını yeniden çizmiştir. 19 Mayıs 1919 tarihinde, ülkeyi kurtarmak için Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa’yı, halk Anafartalar kahramanı olarak kurtarıcı olarak karşılamıştır. Tarihe kurtuluş savaşı olarak geçen bu mücadele, emperyalizme ve onun uşaklarına karşı verilen, bir ulusun topyekün savaşımıyla kazanılmıştır. Atatürk gibi bir dahinin önderliğindeki bu destan, şehit kanlarıyla yazılmıştır. Öte yandan, Çanakkale savaşları hakkında da çok şey yazılmış ve çizilmiştir. Bana göre bu savaş ve kazanılan bu zafer, ülkenin 140 beldesinden Çanakkale’ye gönüllü olarak gelen birlik ve beraberlik içinde olan ve aynı gaye için çarpışan gazi ve şehitlerin destanıdır. Halen hayatta olan ve elini, ayağını öptüğüm, sebebi hayatım olan annem, Çanakkale’de şehit olan amcası ile her zaman gurur duyar ve her namazda kahraman askerlerimiz için dualar eder. Bende Trakya’da görevli iken sık sık Çanakkale’ye ve Gelibolu’na gider, şehitlerimizi ziyaret ederdim. O yiğitler, bizim özgürce yaşamamız için şehitlik şerbetini içerek, genç yaşlarında rahmeti rahmana kavuştular. Bizlerde gelecek kuşaklara, daha mutlu yarınlar hazırlamak için ecdadımıza layık davranışlar içinde olmak ve çok çalışmak zorundayız. Bu manada; tüm şehitlerimizi ve Urfa’yı gururlandıranlardan olan Mutasarrıf şehit Nusret Beyi ve şimdi ebediyete intikal etmiş olan muhterem gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anarken, bizim için şefaat makamında olmalarını Cenab-ı Haktan niyaz ederim. Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.