Mehmet Göncü
27 Aralık 2006
Güneş sistemindeki gezegenler içinde, en güzeli, adına Dünya dediğimiz ve üzerinde yaşadığımız evimiz olan ve beyaz ışıklar saçan bu mavi küredir. Evrenin zaman boyutu ile doğru orantılı olarak meydana gelen bu canlı yaşam, ulu yaratıcının muhteşem tasarımlarının aksaksız işleyen bir eseridir. Tavus kuşunun renk cümbüşü, sülünün zerafeti, aslanın yelesi ve nar meyvesinin dizilişi, başkaca nasıl izah edilebilinir. Düşünen bir canlı olan insan, var oluşun gizemini çözmek için çok uğraşmıştır. Halbuki her sorunun cevabı Doğa’da vardır. Ağacı, kuşu, toprağı, taşı, kırları, denizleri, havayı ve ormanları gören bir gözle incelemek, her boyuttaki bilmeceyi çözmeye yetecektir. şairin dediği gibi; “Varlığını bilmeye ne hacet, Kürreyi Alem ile, ıspatına yeter halk ettiğin bir zerre bile.” Otu, ete çeviren ve tekrar eti, ota dönüştüren gizem, birbirine geçmiş bilmece halkaları gibidir. Bu olgunun maddi boyutu kadarda mana boyutu vardır. Bu boyut, ibrettir, hayrettir ve hayranlıktır. Canlı hayatın mana boyutu ile ilgili tabiatta ibret alınacak sayısız fotoğraflar vardır. Ben bu yazımda çok anlamlı bulduğum arı ile karıncanın yaşam biçimlerinden, yorumlayabildiğim bir hususu şiir şeklinde değerlendirdim. Siz değerli okuyucularımın da değerlendirmelerine arz ediyorum. Karınca ve Arı Altın sarısı balı, Üretirdî arı, Paylaşmak, dağıtmaktı en güzeli kârı, Yaratanın mucizesi ey çalışkan canlı, Mekânın çiçeklerdir. Bilesin arı. Çok fazladır, karıncanın topladıkları, Garipte haline göre yığmış çoktur malı, Pek cimri ve bencil, bölüşmez, kimseyle bir tek azığı Varsıl ama ne fayda, ayaklar altındadır yeri. Mehmedim sen bu kıssadan çıkar dersleri, Paylaşmak gerek sevinci, ahı. Hepten de yoksa verecek hiçbirşeylerin Bir güler yüz göster, selam değil paralı. Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.