Mehmet Göncü
11 Ekim 2006
Fransa, 91 yıl önce meydana gelmiş bir olayı çarpıtarak, sözde ermeni soykırımını gerçekmiş gibi kabul etmeyenleri cezalandırmayı amaçlayan bir tasarıyı parlamentolarına sunmuş ve bu tasarı yarın oylanacak. ınşallah kabul görmez. Kabul görürse, Fransa iktisadi olarak çok büyük zararlar görür. Bana göre; ifade ve düşünce özgürlüğünü de ihlâl eden bu yalan tasarı kabul görmez. Çünkü Fransa’da da tarihi iyi okumuş ve gerçekleri bilen Parlamenterlerde var. Ve bunlar ermeni diasporasının oylarına tamah edip kanunla tarih yazmaya kalkışmaz ve tenezül etmezler. Öte yandan; insanın aklına şu soru geliyor. Eee peki Fransa ne diye böyle davranıyor? Ben şahsen tarihi incelediğimde şu sebepler aklıma takılıyor. 1- Fransa kralının annesinin, bir Cihan Padişahı olan Osmanlı hükümdarı Kanuni Sultan Süleymandan, oğlunun Almanların elinden kurtarılması için yardım isteyen mektubunun ezikliği. 2- Napolyon kuvvetlerinin ilk defa Akka kalesinde Osmanlı orduları karşısında ki başarısızlığının utancı. 3- 1920 yılında Adana’dan, Gazinatep’ten, Kahramanmaraş’tan ve şanlıurfa’dan, Türk halkı tarafından sopalarla, küreklerle ve tekmeyle kovulmuş olmanın utancı ve kuyruk acısı var. 4- Hatay’ın geri alınışı ve daha bir çok sebepler var. Ama zamanınızı fazla almak istemiyorum. Geçen günlerde televizyonu açtığımda haberlerde Sayın Jacques Chirac, Ermenistanın Başkenti Erivan’da konuşuyordu. Doğrusu biraz umutlandım. şimdi herhalde Ermenistanın Yukarıkarabağ’daki haksız işgali ve yüzbinlerce azeri türkünün yurtlarından, evlerinden sürgün edildiğini ve çadırlarda yaşamak zorunda kaldığını, ayrıca yüzbinlerce azeri türkünün ölümünden bahsedecek sandım. Yanılmışım. O, Ermenistanın bu insanlık suçunu ve ayıbını ağzına bile almadı. Ve ısrarla yine Ermenistan sınır kapısının açılmasından ve sözde kıyımdan bahsetti. şaşırdım kaldım. Hani insan hakları ve hani evrensel hukuk kuralları? Bizim sizden istediğimiz hiç birşey yok. Yolumuzdan çekilin ve Avrupa yolunda ayağımıza çelme takmaktan vazgeçin ve gölge etmeyin, sizden başka ihsan etmiyoruz. Bir de Almanya Başbakanı Sayın Angela Merkel’den de ahde vefa nasıldır öğrenin ve birazda ders alın. Sayın Chirac! Türk ulusunun meşhur bir atasözü vardır. Biz ona hep uyarız. Avrupa Birliği bağlamında söylüyorum, “Dere geçerken asla at değiştirilmez.” Yazımın konu başlığında Fransa’nın Cezayir vahşetinden bahsetmiştim. Bildiğiniz gibi, Fransa deniz aşırı toprakları da olan geçmişi sömürgeci bir devlettir. Diğer sömürgelerinde meydana gelen insan hak ihlallerinden bu yazımda yer olmadığı için bahsetmeyeceğim. Yanlız Cezayir’deki uygulanan vahşeti dile getireceğim. Bir Kuzey Afrika ülkesi olan Cezayir, 1830 tarihinden itibaren 1847 ve nihai olarak 1870’de tamamen bir Fransız sömürgesi oldu. Bu durum 1 Temmuz 1962 tarihine kadar sürdü. Sömürge döneminde tüm doğal kaynakları Fransa tarafından yağma edilen Cezayir halkı, 1954’te ulusal kurtuluş cephesini kurdu ve bu haksız ve çirkin sömürüye dur deme mücadelesini başlattı. ışte bu mücadele karşısında bu tatlı pastayı elinden kaçırmak istemeyen Fransa, 1,5 milyon Cezayir’liyi acımasız bir şekilde öldürdü ve emsali görülmemiş işkence yöntemlerine başvurdu. Örneğin; Bazı Cezayir milliyetçilerini uçaktan 8 bin metre yükseklikten paraşütsüz olarak atarak, halkın mücadelesini kırmak istediler. Paraşütsüz olarak, o yükseklikten yere çakılan şahısların, kalça kemikleri omuzlarından dışarı çıkarak korkunç bir görünüm sergilediler. Ben 40 yıl önce bu olayları şevket Rado’nun hayat mecmuasında okuduğumda o gün için bu vahşet karşısında gerçekten tüylerim diken diken olmuştu. Anlaşılan o ki, Fransa bu tasarıyla tarih önünde işlediği suçlara dünya kamuoyu önünde, bazı ülkeleri de iftiralarla karalayarak ortak arıyor. ışte Ermeni soykırım iddiası bu yalan iddialardan biridir. Sonuçta yarın bu yasa parlamento da kabul görür ve bilhare senatoda onaylar ve sayın Chirac’ta imzalarsa, ben şahsen bu yalanı telin amacıyla ilk fırsatta ve her fırsatta, “Benim atalarım soykırım yapmamıştır. Bu kıyım sözdedir ve yalandır” diye haykıracağım.