Mehmet Göncü
27 Eylül 2006
Yaratılmış canlı veya cansız tüm varlıkların görünen ve bilinen zahiri üç boyutları, sürekli değişim haliyle dördüncü boyuta ulaşmaktadırlar. Bu oluşumlar Evrenin (zaman) boyutu ile, her an ve sayılamayacak kadar çoklukta meydana gelmektedir.
Bu nedenle; Evrenin, şimdilik bilinen beş boyutu vardır, diyebiliriz.
Kainatın, zaman boyutunun büyük gizemi, insan denilen canlının düşünme ve anlama yetisini çok zorlamıştır.
Bu algılama, yaşamış ve yaşayan bireyler ve toplumlar olarak değişik düşünce ve şekillerde yorumlanmıştır. ınsanın bilinen tarihindeki tüm sosyolojik, kültürel ve ekonomik faaliyetlerinin temel dinamizminin asıl sebebi budur.
Diyebiliriz ki; Düşünen ve düşündüğünü algılayan her insan, bu nedenle kainatın merkezi konumundadır. Ve evren her düşünenin anlama ve yorum kapasitesine göre de şekil ve anlam kazanmaktadır.
Bana göre de; insan denilen bu güzel canlı, bilimin ve uygarlığın yolunda ilerledikçe, yaşadığı bu muhteşem gezegeni, mensubu olduğu güneş sistemini ve tüm evreni ve gizemlerini Kainatın ulu mimarının verdiği bu akılla mutlaka bir gün çözecektir.
Yeter ki, ilim öğrenmekte teşvik edici olup, bilim adamlarına da sayğılı ve hoşgörülü olmayı, toplumun birinci hedefi olarak sağlamalıyız.
Keza, Ortaçağda yaşanan engizisyon ilkelliği, ilime ve bilime karşı olduğu için insanlık tarafından bu gün tarihin çöplüğüne atılmıştır.
Zira; dünyanın yuvarlık olduğunu söyleyen Brono’yu cezalandırmak için yandıranlar, bugün nefretle anılmaktadırlar.
Bu nedenle ilim ve bilim adamlarının uğraşlarına saygıyla yaklaşmak gerekiyor.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.