Konuk Yazar
24 Nisan 2021
İzzet Doğan
Bir yıl önce kutladık 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 100. Yılını. O gün Corona virüsü nedeniyle, çocukluğumuzdaki günler gibi meydanlara koşamamış olmanın burukluğunda;
Meydanlarda olamasak da tek yürek olup tüm balkonlarda ve camlarda buluşacağız. Evde hayat varsa bayram da eve sığar. Bu büyük coşkuyu çocuklarımıza yaşatmak için özel televizyon kanallarımızı da katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Önemli olan bayramı önce içimizde yaşatmaktır. Bayraklarımızı açıp, akşam 21.00’de hep bir ağızdan İstiklal Marşı’mızı aynı saatte yayınlayacak televizyonlarımızı da açarak birlikte söyleyeceğiz.
Diye yazmıştım.
Zaman ne çabuk geçiyor. Bugün de 23 Nisan ve bu kez bu güzel bayramımızın 101. yılını kutlamaktan gurur duyuyoruz.
Çünkü 23 Nisan 1920, Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarihti. Bu konuda Atatürk:
“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.” Demişti.
Çünkü babadan oğula geçen 700 yıllık hanedanlık yerini, Yüce ulusun egemenliğine bırakılıyordu.
Çünkü 23 Nisan, Türk Milleti’nin kendi geleceğini belirlediği, egemenliğin millet iradesine bırakıldığı ve milletin bağımsızlığını tüm dünyaya haykırdığı, Türk tarihinin önemli dönüm noktalarından birisiydi.
Çünkü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, dünya üzerinde benzeri bulunmayan ve çocuklara armağan edilen tek bayramdı.
Çünkü 23 Nisan 1920; tarihte 1400 yıl sonra devlet hayatında ilk defa Türk isminin kullanılması anlamına geliyordu.
İlber Ortaylı bir yazısında bu hususu vurgulamıştı:
“TBMM’nin kendine has, bazı çarpıcı özellikleri olduğunu da kitabında şöyle dile getiriyor: “Yabancı dillerde devlet Türk imparatorluğu diye, coğrafi olarak vatanımız Türkiye diye anılmasına rağmen, devletimizin ismi ilk defa ‘Türkiye’ olarak zikredilmiştir. TBMM’nin 23 Nisan 1920’de kuruluşu, tarihte 1400 yıl sonra devlet hayatında ilk defa Türk isminin kullanılması anlamına da gelir.”
Bugün çifte bayram.
Hem egemenliğin ulusa bırakıldığı ve bağımsızlığımızın dünyaya haykırıldığı gün,
Ve hem de bu güzel bayramımızın yalnız çocuklarımıza değil tüm dünya çocuklarına armağan edildiği gün.
Yukarıda, Giresun da yayımlanan bu gazete kesiği 1936 yılına ait .23 nisanın çifte bayram olduğunu çok güzel vurgulayan bir başlık atmış.
“23 Nisan, Türk Ulusunun Hakimiyeti Üzerinde Hiçbir Kayıt ve Şart Tanımadığı Gündür” demiş ama sağ üst köşede de bugünün savaşlar nedeniyle kimsesiz kalan ve geleceğimiz olan çocuklara armağan edilişini unutmamış;
“Çocuklar, Ulusal Hâkimiyetimizim İleri Akışıdır”
23 Nisan 1935’ten itibaren bir yandan “Hakimiyet-i Milliye Bayramı”, bir yandan Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin “Çocuk Bayramı” olarak kutlanıyordu.1972 ve 1979’da çıkarılan yönetmeliklerle iki bayram fiilen birleştirilmişti.
12 Eylül 1980 tarihinde ise 23 Nisan bayramı kutlanacaktı ama iktidar demokratik yollarla ele geçirilmemişti ve TBMM de ortada yoktu yani ulusal egemenlik geçicide olsa askıya alınmıştı. Bu nedenle 17 Mart 1981’de çıkarılan bir kanunla bayramın adı “Ulusal Egemenlik Bayramı ve Çocuk Bayramı” yapılmıştı.
Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale’ye gelen ve burada ölen işgal güçler askerleri ve yakınlarına 1934 yılında şu şekilde seslenmişti;
“Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
Böylesine evrensel ve tüm insanlığı kapsayan bir düşüncenin devamında bayramını tüm ülke çocukları ile paylaşmak Türkiye’nin gurur duyması gereken bir olaydır.
Ulusal egemenlik, ulusun namusu, onuru ve gururudur.
Çocuklarımız umudumuzdur. Yaşama sevincimizi çocuklarımıza yansıtalım ve bu güzel bayramın coşkusunu, onurunu, gururunu tadıyla yaşayalım çocuklarımıza da yaşatalım. Darbelere de son diyelim.
Bayramımız hepimize kutlu olsun.