Cüneyt Gökçe
5 Ocak 2007
Arapça asıllı olan “semere” sözcüğü, sözlüklerimizde “Meyve, Yemiş, Mahsul, Verim ve Netice” olarak açıklanır. Çoğulu ise “Meyveler, Kârlar, Menfaatler, Faydalar” anlamlarına gelen “semerat”tır. Aynı sözcükten türetilen “istismar” ise “Menfaatine alet etmek, ışletmek, Kıymetlendirmek ve Sömürmek” manalarını ifade eder.
ıstismar, kötü emel ve maksatların devreye sokulmasıdır.
ıstismar, asıl maksadın gizlenmesi ve hedefin saptırılmasıdır.
ıstismar, nişan noktası olarak belirtilen hedef tahtasının arkasındaki bir nesneye ateş edilmesidir.
ıstismar, erdemliğin devre dışı bırakılması ve sağır dövüşü rolüne girilmesidir.
ıstismar, yüce değerlerin basit menfaatlere alet edilmesidir.
ıstismar, temiz duyguların sömürülmesi ve acındırma edebiyatının yapılmasıdır.
ıstismarın tarif ve tavsifiyle ilgili liste uzatılabilir. Ancak bu açıklamalarla yetinerek istismarın faaliyet alanıyla ilgili bazı örnekleri -sizlerle birlikte- tespit etmeye çalışalım:
Örneğin; kimi istismarcılar, muhatabın bir takım zaaflarını not ederek onlar üzerinden prim elde etmeye çalışır. Asıl maksadı vatandaşın geri kalmasını sağlamak olduğu halde bu maksadını gizleyip saf insanların safiyetinden yararlanarak bir takım kişi ya da kişilerin giyim-kuşamını, saç-sakalını ve fiziki yönlerini nazara vererek tenkit etmeye; bunun bir ‘dinsizlik’ olduğunu işlemeye gayret eder; muhatabın bu yönünden yararlanarak saltanatını sürdürmeye çalışır.
Kimi istismarcılar da, asıl maksat ve gayesi din ve dini değerlere saldırı olduğu halde bunu gizler. Dindar gibi görünen bazı cahillerin bir takım hareketlerini diline dolayarak dindar taslağı olan insan üzerinden dine ateş eder. Asıl hedefi din ve maneviyat olduğu halde bunu saklar; bir takım sahte ve cahil insanlar üzerinden asıl hedefine saldırır.
Oysa dünyanın hiç bir yerinde bireylerin hareketleri bahane edilerek kurumlara saldırılmaz. Kurumun kendi ilke ve prensipleri incelenir ve bunlar değerlendirmeye tabi tutulur. Bir gazetecinin, bir yazarın, bir fırıncının ya da herhangi bir meslek erbabının bir yanlışı bütün gazeteci, yazar, fırıncı veya meslektaşlarına mal edilemeyeceği gibi; bir sahtekâr hacı ya da şeyhin yanlışları da dine mal edilemez.
Fakat ne hikmetse herhangi bir dinci taslağının ufak ya da büyük bir yanlışını gördüğümüzde mutlaka onun üzerinden bütün dini kurumlara karşı saldırıya geçeriz. Öyle ya nasıl olsa boş ve sahipsiz bir alan… Ayrıca, bir sürü din istismarcısı örneği görmek de mümkün olduğuna göre: “Ateş serbest!”
Dinin ve dini duyguların istismar edilmesi, basamak haline getirilmesi ve bu ulvi değerler üzerinden menfaat sağlanması ne kadar yanlışsa; dini değerlere saldırı ile prim yapmaya çalışılması da o derece yanlıştır.
Başka bir ifadeyle, dinin siyasete ve günlük politikaya alet edilmesi yanlış olduğu gibi; siyasetin dinsizliğe alet edilmesi de hoş karşılanamaz.
Din umumun malıdır. Herkes tarafından korunması ve kollanması gerekir. Bu tür önemli kurumların zaafa uğratılması herkese zarar verir. Dini ilkeler içerisinde herkesin hakkı- hukuku yer alır. Hatta bütün yaratıkların mutlulukları gerçek dinde saklıdır. Din, kimsenin tekelinde olmadığı gibi; herkesin yaylım ateşine tutabileceği ve desteksiz saldıracağı boş bir alan da değildir. Din bezirgânlığı da; dinsizlik bezirgânlığı da istismardır ve yanlıştır.
Karşılıklı toplumsal ve bireysel saygının sağlandığı bir dünya dileğiyle….